MARSİLYA GEZİ REHBERİ: BU ŞEHRİ NEDEN ÇOK SEVDİK?

MARSİLYA GEZİ REHBERİ: BU ŞEHRİ NEDEN ÇOK SEVDİK?

Haydi, Marsilya denilince aklımıza gelen şeylerden bahsedelim. Sonra belki sorumuza birkaç cevap bulabiliriz. Bizim Marsilya ön kabullerimiz, bir çoklarınızla benzer şekilde, Akdenizli ve sıcak olmasının dışında Fransa’nın bolca göçmen barındıran, güvenlik ile ilgili sorunlar yaşayabileceğimiz, Fransa’nın biraz snob havasının dışında kalmış, biraz curcunalı bir Akdeniz kenti olduğuydu. Hele ki Akdeniz kıyısındaki diğer şehirlerin Nice, St. Tropez, Monaca diye ilerlediğini bildiğimiz için ve buralarla ilgili bambaşka algılarımız olduğumuz için, Marsilya bölgenin “outsider”ı gibi yer edivermiş bizde. Fakat gördüğümüz Marsilya, bu ön kabullerimizi unutturup çok güzel vakit geçirdiğimiz, samimi bir Fransız şehriydi. Paris’te gördüğümüz banliyöler, Marsilya’nın şehir merkezi içinde eriyip gitmiş. Herkes her yerde. Temmuz sıcağına rağmen, sokaklar hareketli. Limanı, plajları, eski kenti, günü birlik ziyaret edebileceğiniz koyları ile Marsilya sadece Fransa’nın ikinci büyük kenti değil, aynı zamanda kesinlikle görülmesi gereken capcanlı bir şehir. Marsilya gezilecek yerler bakımından da zengin bir içerik sunuyor. İşin mutfak kısmı içinse çok da fazla bir şey söylemeye gerek yok. Herkesin istediğini bulabileceğine eminiz. Marsilya’nın şehir merkezini alt üst etmek için iki gün yeterli olacaktır. Ancak yazın gidiyorsanız, seyahatinizi biraz daha uzatıp şehre yarım saat uzaklıkta, falezlerin arasına saklanmış müthiş koylarda denize girmek de isteyebilirsiniz. Koylar şimdilik bir kenarda dursun biz bu yazıda şehir içinde Marsilya’da görülecek yerler hakkında fikir vereceğiz.

Place des Treize Coins

Masilya’da ulaşım için biraz tabana kuvvet biraz da toplu taşımadan destek diyoruz. Marsilya Havaalanı ve şehir merkezi ulaşımı için havaalanından kalkan otobüslerden faydalanabilirsiniz. Otobüse binmeden biletinizi alabileceğiniz gişeler var. Dönüş limanınız yine Marsilya ise gidiş-dönüş bilet almanız birkaç Euro tasarruf etmenizi sağlayacak. Otobüsün varış istasyonu Saint Charles Garı. Marsilya sizin için başka şehirlere dağılırken kullanacağınız bir üsse, yine Saint Charles İstasyonu’ndan şehirler arası trenlere ve otobüslere aktarma yapabilir ya da metroya binerek otelinize yakın bir yerde inebilirsiniz. Eğer hava çok sıcak değilse ve yüklü valizleriniz yoksa, İstasyon’dan yürüyerek de hedefe varabilirsiniz. Marsilya’dan çevre şehirlere ulaşmak isterseniz bizce tren yerine otobüsleri tercih edin. Bu yol çok daha ekonomik.

 Marsilya havalanı-Şehir merkezi shuttle: 13.65€

Biz iki kişi 10’lu bilet alarak hem otobüs hem de metroda kullandık. Mümkün oldukça yürümeye çalıştığımız için kişi başı beş biletle 3 günü tamamlayabildik. 10’lu bilet: 14.60€ Daha fazla bilgi için bu adrese bakabilirsiniz.

Marsilya’da konaklama için bizim tercihimiz Vieux Port bölgesi oldu. Bu bölge şehrin en dinamik yerlerinden biri ve turist olarak ilginizi çekecek diğer noktalara da oldukça yakın. Turistik cazibe merkezleri demişken akla gelen ilk noktalardan biri Panier bölgesi yani eski kent. Ancak konaklama için doğru yer mi o konuda soruda işaretlerimiz var. Öncelikle, yukarıda bahsettiğimiz gibi Marsilya’da kesin sınırlarla ayrılmış banliyöler yok. Bu sebeple Panier Bölgesi daha çok göçmenlerin ikamet ettiği noktalardan biri ve biraz daha yukarıda kalıyor. Üstelik akşam Vieux Port’un tadı da bir başka. Beş-altı dakika da limana ulaşabileceğiniz yerlerde kalmak bizce daha makul. Yine de tercih tabi ki sizin. Nerede kalmayalım derseniz Canabière ile Cours Julien arasında kalan birkaç mahalle, çok uygun bir tercih olmayacaktır.

Marsilya ile ilgili aklınızda tutmanız gereken neler veren diye hafızamızı kurcaladığımızda aklımıza gelen birkaç notu da paylaşalım. Metro kullanımında karşılaşmadık ancak şehir içi otobüslerde kontrol olabiliyor. Biletsiz binmeyi pek denemeyin. Biletiniz yoksa 2,00€ vererek şoförden temin edebilirsiniz. Birçok yerde hesap masanıza gelmiyor. Uzun zaman hesap gelecek diye beklemek yerine kasada ödemenizde fayda var. Herhangi bir güvenlik sorunuyla karşılaşmadık. Ancak gecenin geç saatlerine kadar Marsilya sokaklarında olmadığımız için bu konuda bize çok güvenmeyin ve yine de tedbirli olun.

Petit train Marseille: Marsilya’da tam bir turistik aktiveteyi de buraya not etmeden geçmeyelim. Şehrin en simge noktalarından geçen 1,5 saatlik tıngır mıngır bir yolculuk sunan bu şehir turu 8,00€ tutuyor. Notre Dame de la Garde Katedrali’nde zorunlu olarak 20 dakika duruyor. Marsilya’da fayton turu konseptini bir ihtimal değerlendirmek isteyenler için biz söylemiş olalım. Denemedik, ancak müşterisi çok.

Marsilya Gezilecek Yerler:

Joliette-Le Panier:

Le Panier demek Marsilya’nın en eski semti demek. Kelime anlamı basket olan Le Panier’e neden bu isim verilmiş bilemiyoruz. Şehrin tepesinde yer alması bir ihtimalken, Marsilya’ya gelen göçmenlerin yerleştikleri ilk adres olduğu için bir nevi eritme potası gibi de düşünebilir miyiz acaba? Sorularımız bir tarafa, semtin kültürel çeşitliliği, kafanızı ne tarafa çevirseniz, hangi ara sokağa dalsanız karşılaşacağınız onlarca grafitisi, muralleri, minik meydanları, vitrinlerine bakmaktan haz duyacağınız el işi ürünleri ile dolu mağazaları derken, vaktin nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir Marsilya Mahallesi’nde buluyorsunuz kendinizi. Le Panier’de uğramanız gereken kesin adresler olsa da bu noktalar arasındaki sokaklara bakmayı da ihmal etmeyin. İşte Panier’de uğramanız gereken birkaç adres:

Panier

Montée des Accoules, Panier gezintinize başlamanızı tavsiye ettiğimiz nokta. Bu daracık sokaktan devam ederseniz Place des Moulins’e varacaksınız. Marsilya’nın en eski bölgesinde, fotojenik sokaklara açılan ilk adreslerden bir tanesi. Adını 17.yüzyılda burada bulunan değirmenlerden alan meydanda aynı zamanda kuşatma anında toplanma yeri olarak da kullanılıyormuş.

Buradan iki dakikalık bir yürüyüş ile Eski Kentin en çok fotoğraflanan sokaklarından Rue de Panier’e ulaşacaksınız. Bazar du Panier ve bunun gibi birçok butiğin bulunduğu sokak ününün hakkını veriyor. Sabah erken gittiğinizde birçok dükkan kapalı olacağı için fotoğraf çekmek için şahane olsa da butiklerin içine göz atmak için istediğiniz ortamı bulamayabilirsiniz.  Rue de Panier’in sizi götüreceği adres ise Place des Pistoles. Marsilya gibi kocaman bir şehir de değilde küçük bir Akdeniz kasabası izlenimini edineceğiniz bu küçük meydanlardan ilki Pistoles Meydanı. Dükkanları yeni açan Fransızlar, yavaş yavaş yollara düşen turistler derken tatlı bir hareketlilik kazanıyor meydan. Pistole Meydanı’nı biraz daha popüler yapan nokta ise Vieille Charité.

Rue de Panier

Vieille Charité: On yedinci yüzyılda fakirler için belediye tarafından hayata geçirilen bu bina, on dokuzuncu yüzyıl sonunda ise yaşı ve çocuklara hizmet vermeye başlamış. 1900’lü yıllarda Fransız ordusu tarafından da kullanıldıktan sonra bir süre kapalı kalan yapı, daha sonra kültür merkezine dönüştürülmüş. İçerisinde süreli sergilerin yanı sıra Akdeniz Arkeoloji Müzesi, Afrika Sanatları Müzesi gibi birden fazla barındırıyor. Giriş ücreti 6€. Ancak her ayın ilk cuması müzeleri ücretsiz gezebilirsiniz. Pazartesileri kapalı olduğunu unutmayın. Müzeler ilginizi çekmezse, binayı ücretsiz gezebilir, avlusunda bir kahve keyfi de yapabilirsiniz.

Vieille Charité

Vieille Charité’nin hemen ardından esas hat Rue de Petit-Puits olsun. Pastel tonlu, ahşap panjurlu apartmanların arasından geçerken aynı zamanda lokal restoranlar, el işi ürünler satan butiklerle karşılaşacaksınız. Bu sokağın ucu ise Place des Treze Cantons’a açılıyor. Meydanda bulunan Bar des 13 Coins, bu turistik haç yolunun en çok uğranan noktalarından biri gibi. Soğuk bir içki ya da güzel bir kahve için başka yere randevu yaptıysanız, Rue Saint François’a sokağına doğru devam edebilirsiniz. Yolun sonundaki UndArtGround Concept Store’a bakabileceğinizi düşünüyoruz.

Panier

Le Panier’in bizce en güzel meydanı Place de Lenche. Öğle vakti soğuk bir içki ya da güzel bir yemek için bölgede kalmayı tercih edecekseniz, fırsatı Lenche Meydanı’nda değerlendirin deriz. Sade, gösterişsiz ama kartpostal gibi bir meydan. Ve yahut bu yazıyı yazarken, Marsilya özlemi içinde olduğumuz için objektiflikten uzaklaşıyoruz.

Place de Lenche

Le Panier’in ana hatlarını çizmeye çalıştık. Ancak belirttiğimiz gibi Le Panier turunu uzatmak elinizde. Görülecek onlarca duvar resmi, çekilecek yüzlerce kapı, pencere var. Place de Lenche’de kapadığımız Panier turuna, buradan 10 dakika yürüme mesafesindeki Marsilya Katedrali’ni ziyaret ederek Joliette Bölgesi ile devam ediyoruz.

JOLİETTE: Bir zamanlar Marsilya’nın ekonomik merkezi olan bölge, bir müddet bu özelliğini kaybetmiş olsa da 1990’larda Euroméditerranée projesi ile tekrar bu özelliğini geri kazanmış. Şu anda Güney Fransa’nın en büyük ekonomi-finans merkezlerinden biri. Bölgenin bir kısmını Panier ziyareti ardından gezmenizi tavsiye ediyoruz. Diğer kısmına ise akşam üstü ve sonrası için düşündük.

La Major Cathedral (Marsilya Katedrali): Fransa, Katedraller konusunda bizi asla hayal kırıklığına uğratmayan ülkelerden biri. Nitekim Marsilya Katedrali ile bir kez daha yanılmadığımız anladık. Oldukça büyük, oldukça gösterişli bir yapı olan La Major, şehrin simgelerinden biri.

La Major Cathedral

MUCEM: 2013 yılında açılan bu müze, Akdeniz medeniyetleri ve kültürleri çerçevesinde, hem uluslar arası hem bölgesel araştırma kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışıyor. Süreli eserlerinin birçoğu, yaptığı saha çalışmaları, anketlerle şekillenirken, adeta bir çağdaş sanatlar müzesi işlevi de yüklenmiş. Sitesini incelediğinizde ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız. Müzenin terası ve buradan geçilen Fort Saint Jean ise MUCEM’de görmeden gelmeyin dediklerimizden. Müze Salı günleri kapalı, giriş ücreti ise 9,5€).

MUCEM

Les Terrasses du Port- Docks Village: Eski Kentin hemen yanı başında fazlasıyla modern bir Marsilya görmek isteyeleri Joliette’in kalbi Docks’a davet ediyoruz. Burada dikkat çeken yapılardan ilki Les Teraasses du Port. Burası bir AVM. Bu yüzden mesefali durabilirsiniz. Ancak sunduğu Marsilya manzarası için uğranabilir. Ancak bizim önerimiz burayı hızlıca geçerek, Dock Village’ı keşfetmeniz. Eski rıhtımın yenilenmesi ile bambaşka bir hal alan Docks ve Docks Village, Marsilya’nın görülmeye değer yerlerinden. Vieux Port ve cours Julien dışında akşamları alternatif mekanlar arayanlar için de akla gelen ilk adreslerden biri.

Vieux Port, Marsilya’da pusuladaki kuzey gibi. Yollar bir şekilde hep buraya çıkıyor. Güzel yürüyüşler, limana karşı içki molaları ve yahut limanın arkasında sizi bekleyen meydanlarda yemek ve kahve molaları ve tabi ki yürüyerek ulaşmanın can yaktığı turistik noktalara giderken kullanacağınız toplu taşıma yollarının hepsi Vieux Port’ta kesişiyor. Vieux Port’un sırtını dayadığı Opera Bölgesi ve çevresi, zaman geçirmekten keyif aldığımız yerlerden biri oldu. Cours Honoré-d’Estienne-d’Orves Meydanı, eski binaların arasında kafe ve restoranlarla canlanmış, akşam üstü molası için mükemmel bir nokta. Opera Bölgesi’ndeki en hareketli caddelerden biri de Rue Saint Ferréol. Bu cadde tanıdık mağazalarla eşliğinde yürüyüş imkânı sunarken, Marsilya’nın bir başka hareketli mahallesi Prefécture’e de geçiş yapmanıza izin veriyor. O taraflara gidiyorsanız arada uğramak isteyeceğiniz adreslerden biri de Cantini Müzesi.

Çağdaş sanatlarda fovizm ve kübizm ilgi alanınız dahilindeyse bu müzeyi şiddetle tavsiye ediyoruz. Pazartesileri hariç hergün 10.00 ile 18.00 arası açık olan müzeye giriş ücreti 6,00€. Üstelik her ayın ilk Pazar günü ücretsiz ziyaret olanağı da var.

Vieux Port

Cours Julien, Prefécture’de hızlı bir gezinti ardından, görmek istediğimiz esas yerdi. Gördüğümüze de pek memnun olduk. Dünya Kupası zamanında Fransa’da, Fransa Milli Takımı’nın maçını, Fransızlarla birlikte Cours Julien’de izlemek ise işin tadını bir hayli arttırdı. Bunu bir kenara bırakacak olursak, Cours Julien ‘e akşam üstü ya da daha geç saatlerde gitmenizi tavsiye ediyoruz. Çünkü burası insanlarla güzel. Sokak sanatı, grafiti, mural anlamında açık hava müzesi kıvamında olmasının yanı sıra, konsept butikler, plakçılar, barlar, publar, cafeler ve tabi ki buraya enerji katan insanlarla, yeni nesil seyahat severlerin peşinden koştuğu lokalliği size tam anlamıyla veriyor.

Cours Julien

Fransa’da sokak sanatına ayrılan en büyük mahalle olma özelliğini de elinde tutuyor. Marsilyalıların deyimi ile Cours Ju, eskiden meyve sebze satıcılarının kullandığı depoların şimdilerde işletmelere dönüştürülmesi ile capcanlı. Daha çok, antikacı, butikler, eski sinema afişleri, çizgi roman satıcıları gibi konseptlerin yer aldığı Cours Julien’de ilk olarak, bir tur sokak sanatı avına çıkın. LE M.U.R projesi kapsamında, 2012 yılından itibaren her ay bir yerel sanatçı, 3’e 5metre ebatlarında bir duvara fresklerini çiziyor. Bir ay boyunca sergilenen eserler her ay yenilenmiş oluyor. Haritanız sizi Cours Julien’e ulaştırmak için en kısa mesafeyi hesaplasa da Jean Jaurès sokağından geçmeden Cours Julien’e ulaşmayın. Çünkü burada çok güzel eserler var.

Cours Julien

Noailles-La Canabière: Marsilya’nın ayrıştırıcı net sınırları olmaması en sevdiğimiz noktalarından biri oldu sanırım. Tabi ki bazı mahallelerin demografik yapısı birbirinden tamamen farklılık gösteriyor, ancak işin özü şu ki bu ayrım bir diğerini fiziki anlamda şehrin dış çeperine doğru itmemiş. Noailles bunun en iyi örneklerinden biri. Cours Julien, Vieux Port ve Opera arasına sıkışmış bir göçmen mahallesi Noailles. Burayı hareketlendiren ise pazarı. Mahalleyle ilgili hiçbir bilgi sahibi olmadan bir anda içine girdiğimizde defansif turist reflekslerine girsek de Cours Julien dönüşü yolunuzu buradan geçirip, meşhur alışveriş caddesi Canabière’e bağlanabilirsiniz. Canabière’i diğer caddelerden farklı kılan bir tarafı var mı diye düşündüğümüzde cevabımız hayır oluyor. Ancak cadde Cours Joesph Thierry’den sonra Boulevard Longchamp’a bağlanıyor ve bu cadde yürüyüş için oldukça keyifli. Üstelik yolun sonu da Longchamp Sarayı’na çıkıyor.

Palais Longchamp/ Longchamp Sarayı: Canabière üzerinden geçen tramvaylarla da ulaşabileceğiniz saray, şimdilerde doğal Tarih Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesi’ni de içinde barındırıyor. 1801’de açılan Güzel Sanatlar Müzesi ise Marsilya’nın en eski müzesiymiş. Sarayın önündeki devasa çeşme ise bir iktidar, güç gösterisi değil. Su sıkıntısı çeken şehre, Marsilya Kanalı aracılığıyla suyun ulaşmasını kutlamak amacı ile mimar Henry Espérandieu tarafından yapılmış.

Palais Longchamp

Friche Belle de Mai: Alternatif bir Marsilya programı yapmak isteyenlere, özellikle şehre ikinci kez gidenlere ya da iki ya da üç günden fazla vakti olanlara önerimiz Friche Belle de Mai’de vakit geçirmek. Belle de Mai mahallesi, sosyolojik ifade ile alt-sınıf “qurtiere populaire” olarak adlandırılan, eski tütün fabrikasının bulunduğu bir mahalle. Ancak 1990’lu yıllarda sanatsal üretimi arttırmak, sanatçıya zaman ve alan yaratmak için Système Friche Teatre kuruluyor. 1192 yılında tütün fabrikası, bu proje kapsamına dahil oluyor ve zamanla dönüşüm başlıyor. Friche Belle de Mai tam olarak nedir derseniz, “espace public” diyeceğim. Kamusal alan olarak çevrilse de anlamı tam karşılamadığını düşünüyorum. Burası bir buluşma, üretim ve paylaşım noktası. Sanatçılar için çalışma alanları, atölyelerin yanı sıra, ziyaret edebileceğiniz sergiler, katılabileceğiniz etkinlikler (konserler, açık hava sineması vb) veyahut sadece takılabileceğiniz bar, restoran ve kafelerden oluşan bir merkez. Eğer ziyaret etmeye karar verirseniz, etkinlik takvimine, açılış saatlerine muhakkak bakın. Sitenin adresini buraya iliştiriyorum. Açılış saatleri günlere göre farklılık gösterdiği için buraya yazmak yerine, ilk adresten kontrol etmek daha sağlıklı olacaktır. Akşam üstü ve sonrası tabi ki daha keyifli olacaktır. Les Restaurants Grandes Tables ve Toit-Terrasse aklınızda olsun.

Biz Saint Charles Tren İstasyonu’ndan yürüyerek ulaştık. Ancak merkezin çok yakınında otobüs durağı da var. Geçen hatları kontrol ederek daha kolay bir yol da izleyebilirsiniz.

Notre Dame de la Garde Katedrali: Marsilya’da nereden baksanız göreceğiniz, kondurulduğu tepeden eşsiz bir Marsilya manzarası sunan katedralin yolu, yürüyerek gitmek isteyenler için biraz meşakkatli ancak yürünmeyecek gibi değil. Diğer ulaşım alternatifi ise 60 Numaralı otobüs. Katedral tipik Fransız katedralleri gibi oldukça gösterişli. Belki akşam üstü, gün batımını izlemek için de tercih edilebilir fakat bizim bu konuda başka bir önerimiz var.

Notre Dame de la Garde

Jardin du Phrado: Vieux Port’tan on beş dakikalık bir yürüyüş ile ulaşabileceğiniz Phrado Bahçesi, güneşi batırmak için bize önerilerden noktalardan ilkiydi. Söz dinledik ve pişman değiliz. İster örtünüzü serin, ister banklara kurulun, çantanıza atıştırmalık bir şey atın ve yola düşün. Gün batımının hemen ardından bahçeyi kapattıkları için, bahçede biraz daha vakit geçirmek isterseniz erken gitmenizi öneririz. Bahçede göreceğiniz saray şu anda kongre merkezi olarak kullanılıyor.

Vieux Port’tan ulaşabileceğiniz noktalardan bir diğeri Chateau d’If ve Iles du Frioul. Biz bu aktiviteyi pas geçtik ve sadece Notre Dame de la Garde Katedrali’nden manzaralarını seyretmekle yetindik. Ancak gitmek isterseniz birkaç pratik bilgiyi not düşelim.

Jardin du Phrado

Chateau d’If size bir yerlerden çağrışım yapıyorsa, muhtemelen Monte Cristo Kontu’nu okumuşsunuz demektir. On altıncı yüzyılda, deniz kenarına kurulu birçok şehirde karşılaştığımız koruma amaçlı inşa edilen kalelerden bir tanesi de If Şatosu. On dokuzuncu yüzyılda ise bir hapishaneye dönüştürülmüş.

Vieux Port’tan kalkan feribotlarla adalara gidebilirsiniz. Frioul Adaları’na giden feribotlar Chateau d’If’e de gidiyor. Ancak durmayanlar da var. Bu sebeple kontrol etmekte fayda var. Hapishaneyi ziyaret etmek 6,00€. Ulaşım için gidiş dönüş 10,80€ vermek gerekiyor. Frioul Adaları’nın bir parçası olan If Adası yarım günlük bir ziyaret ile gezilebilir. Pişmanlıklar listemizde çoktan yerini aldı. Çünkü biz Marsilya sahillerine göz atmak istedik.

Marsilya’da denize girebileceğiniz birçok yer var. Şehre yakın sahiller, sadece feribotla ulaşılabilen mükemmel koylar, adalar derken, sadece üç günlük bir ziyarette seçim yapmak kaçınılmaz oldu. Biz de şansımızı Corniche Bölgesi’nde bulunan plajlardan yana kullandık. Marsilya falezlerle çevrili bir şehir. Plajların yanı sıra kayalıklardan denize giren, atlayan, zıplayan birçok insan görebilirsiniz. Hiç şaşırmayın. Hatta neredeyse on tane şezlongun sığabileceği plajlar bile var. Aşağıda bahsedeceğimiz plajlara ulaşmanız için yapmanız gereken Vieux Port’tan 83 No’lu otobüslerin Point Rouge yönüne gidenine binmeniz. İstediğiniz plajda inebilirsiniz. Bu hat üzerinde Vallon des Auffes ve Plage du Prado bizim ziyaret noktalarımız oldu.

Corniche

Vallon des Auffes: Şehrin içinde bir minik balıkçı kasabası olarak tarif edebileceğimiz bölge, bazı kaynaklarda Marsilya’da Dolce Vita olarak tanımlanmış. Çok da haksız değiller. Marsilya’daki tipik balıkçı teknelerinin mesken edindiği minik koyda, herkes ahbap, herkes tanıdık. Otobüsle çok rahat ulaşabileceğiniz Vallon des Auffes’a sadece tepeden bakmakla ya da bir yemek yiyip geldiğiniz gibi geri dönmekle yetinmeyin. Daracık merdivenleri takip ettiğinizde karşınıza birçok güzel ev çıkacak. Küçük bir keşif yapmadan dönmeyin.

Vallon des Aufes

Plage du Prado: Marsilya’da şehirden uzaklaşmadan denizle buluşmak pek kolay. Gördüğünüz en güzel plajlar olacağını iddia etmiyoruz. Ancak yine de bu deneyimi yaşamanın tadı da ayrı. Plage du Prado için ister La Plage durağında isterseniz Place Amiral Muselier durağında inin. Bu hatta hem ücretsiz girebileceğiniz plajlar hem de şezlong ve şemsiyelerden yararlanabileceğiniz paralı plajlar mevcut. Tercih size kalmış. İster markete uğrayıp çantanız dolu gelin, isterseniz plajdaki işletmelerden yararlanın.

Plage du Prado
Plage du Prado Plage Bölgesi’nde Denize Girebileceğiniz Yerler

Marsilya yazımızı bitirmeden sevdiğimiz birkaç adresi de not düşelim…

  • Georges: Lezzetli bir kahve için
  • Bière de la Plaine: Gerçek bir Marsilya birası için
  • Joli Rouge: Vintage sevenler için
  • Lou Bedeou: Çizgi Roman koleksiyoncuları için
  • Le Bar à Pain: Hamur işi sevdalıları için…
  • Ego: Kendi dondurmasını kendi hazırlamak isteyenler için…
  • La Caravelle Bar: Eski Liman’da güzel bir kokteyle güneşi batırmak isteyenler için
  • Chez Etienne: Pizzadan vazgeçemeyenler için
  • La Cantinetta: Marsilya’da İtalyan mutfağı arayanlar için
  • Chez Fonfon: Yerel yemeklerle tanışmak için
  • Le Four des Navettes: Marsilya’nın en eski fırınını merak edenler için
  • La Samaritaine: Turist olarak güne başlamak için
  • Torrefaction Noailles: Şehrin en eskilerinden birinde tatlı-kahve molası için
  • Emilie and the Cool Kids: Tatlı krizi gelenler için
  • Scuby: Vejetaryenler için
  • Le Comtoir Dugommier: Veda vakti öncesi son bir öğle yemeği için
Noailles