Endülüs Bölgesi’ni keşfetmek için Malaga’dan daha güzel bir başlangıç noktası olamaz. Malaga kesinlikle Endülüslü ama Granada, Sevilla ve Cordoba’nın tarihi dokusuna kıyasla daha az Endülüslü. En azından günümüz için. Malaga’da ufak dozlarla başlayan Endülüs mimarisi, Granada ve Sevilla’da en üst noktaya ulaşıyor. Böylece zevki giderek katlanan bir yolculuk içinde oluyorsunuz.
Endülüs’ü bir kenara koyarsak, Malaga, şef restoranları, lokal tapas barları, eğlenceye teşvik eden gürültüsü, beklentinizin üstündeki müzeleri ile hem gastronomik hem kültürel bağlamda çok keyifli bir rota. Hal böyleyken, elimde Malaga gezilecek yerler notları ile şehri tanımak için can atıyorum. Sonuç olarak, şehir için yazılmış kaynaklara, çekilmiş fotoğraflara bir de İki Gece Üç Gün Malaga Gezi Rehberi ekliyorum.
Genel olarak Endülüs Bölgesi seyahati planlamadan önce dikkat edilmesi gereken en önemli nokta zamanlama. Özellikle Malaga ve genelinde Endülüs yazlık bir rota. Plajları, denizi, güneşi çok cezbedici. Bu konuda aksini söylemeyeceğim. Ancak, Endülüs sıcak. Kavurucu bir sıcak. O yüzden deniz tatili hevesinizi bir başka bölgeye saklamanızı rica edip bu coğrafyayı sonbahar ve ilkbahar aylarında gezmenizi tavsiye etmek durumundayım. Hatta mümkünse Ekim, Kasım, Mart, Nisan aylarından birini ayarlayabilirseniz çok verimli bir seyahat olacaktır.
Malaga Havalimanı’ndan şehir merkezine ulaşım:
Toplu taşıma kullanacaksanız tren ya da otobüs seçeneği var.
İlk şansı her zamana otobüse tanıyın. Yaklaşık 40 dakika süren yolculuk, tarihi merkeze çok kısa bir yürüyüş mesafesinde bitiyor. Nitekim, tarihi merkeze araçla girmek yasak. Malaga Havaalanı’ndan şehir merkezine otobüsle gitmek için terminalden çıkınca hemen görebileceğiniz A Hattı otobüs durağına gitmelisiniz. Ödemeyi araç içinde kredi kartı ile yapabilirsiniz. Son durak Passeo del Parque’de inip kısa bir yürüyüşle tarihi merkeze varabilirsiniz. Havaalanına dönüş için de tamamen aynı yolu izleyin. Passeo del Parque‘de indiğiniz durak aynı zamanda kalkış durağı.
Tek bilet:4€
Trenle gitmek isterseniz havaalanından, “Estacion de train Fuengirola” yönüne giden C1 Hattına binmeniz gerekiyor. Ancak indiğiniz yerden merkeze yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüyüş var.
Malaga’da Konaklama:
İspanya’nın büyük şehirlerine göre konaklama fiyatları Malaga’da çok daha uygun. Tarihi merkezde çok fazla seçenek var. Konaklama seçerken, önceliğiniz daha sakin sokaklar olmalı. Çünkü Malaga’da karnaval, festival, kutlama, eğlence hali hiç bitmiyor. Avrupa’da alışkın olduğumuz gece el ayak çekilen memleketlerden biri değil. Tarihi merkezde her yer birbirine çok yakın, bu sebeple nerede olacağınızın pek bir önemi yok. Ancak SOHO tarafı merkezin biraz daha dışında kaldığı için bu bölgeyi tercih ederseniz, yürüyüş mesafeniz çok az uzayabilir. Malaga’da, konumu ve sessizliğinden pek memnun kaldığımız otelimizi buradan görebilirsiniz.
Şehir içinde toplu taşıma kullanmanıza gerek yok. Ayrıca Malaga’da araçla olacaksanız, kalacağınız yere otopark konusunda yardımcı olup olamayacaklarını sorun. Bazı otellerin otoparklarla anlaşmaları var. İndirimden yararlanabilirsiniz.
Malaga Gezilecek Yerler: Centro Historico
Bilinen 2800 yıllık tarihi ile Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Malaga’nın ilk ziyaretçilerinin Fenikeliler olduğu yazılıyor. Daha sonra Roma İmparatorluğu ve sekizinci yüz yılda İslami yönetim altına giren bölge, on beşinci yüz yılda Hristiyan hakimiyetine giriyor. Biz de bu tarihi akışın tüm kalıntılarını bugün gezdiğimiz Malaga’da görüyoruz. Tüm bunların dışında Malaga’nın tarihi merkezi, çok güzel fotoğraflar çekebileceğiniz sokaklarla dolu. Tarihi evler, Endülüs izleri taşıyan yapılar, hemen yanında modern binalar ve bütün bu karışımın arasından kendini gösteren kiliseler, binaların cephelerindeki detaylar ve gökyüzüne uzanan palmiyeleri ile gezmesi çok keyifli bir tarihi merkez var. Bu durumda her sokağa girip çıkmaktan başka pek şansınız kalmıyor. Tarihi merkezi nereden başlamalı derseniz, yukarıdan aşağıya inmek her zaman en güzel seçenek.
Alcazaba ve Gibralfaro Kalesi:
Dokuzuncu yüz yılda Endülüs Bölgesi’nde birçok Alzacaba inşa edilmiş. Almeira, Badajaz, Antequera, Jaen ve Al Hambra’nın içinde de görebileceğiniz alcazabaların günümüze kadar en iyi korunmuşlarından bir tanesi Malaga’da. Şehrin yüksek yerlerine inşa edilmiş, bir nevi sur içi olarak tanımlayabileceğimiz alcazabanın kaleden farkı içerisinde halk için yerleşim alanı olmaması. Sadece şehrin yöneticileri için yerleşim alanı olan Alcazaba, saldırı durumlarında yöneticilerin, askerlerin ve halkın hayatta kalabilmesi için içinde ambar ve sarnıçların bulunduğu, Gibralfaro Dağı’nın eteklerinde yer alan bir sur içi.
Alcazaba’nın biraz daha yukarısında ise Gibralfaro Kalesi yer alıyor. Bu savunma kalesinin yapılışı bölgedeki Müslüman hakimiyetinin ilk yıllarına dayanıyor. Ancak kalenin güçlendirilmesi, Alcazaba ile bağlantı sağlayan “corache” denilen askeri koridorun açılması daha sonraki yılların hikayesi. Özellikle on üçüncü yüzyılda barutun kullanılmaya başlamasıyla kalenin önemi daha da artmış. Savunma kalesinin bulunduğu Gibralfaro Dağı aynı zamanda Malaga’nın zayıf noktalarından biri olarak değerlendirilmiş. Dağdan şehre ateş açıldığında şehrin yıkıma uğraması çok kolay olacağından kalenin güçlendirilmesi bu savaşlarda hayati rol oynamış. Bugün artık olmayan Alzacaba ve kale arasındaki koridor, savaşlarda askerlerin hızlı hareket edebilmesi ve şehre ulaşabilmesi için önemli bir yolmuş. Nitekim, kaynaklara göre Hristiyan kuşatması altındaki Malaga’nın Castille Krallığı’na teslim olmasının sebebi askeri başarısızlık değil, açlıkmış. Aslında kale yapılış amacına hizmet etmiş.
İşin turistik gerçekliğine dönecek olursak, kaleye yürüyüş biraz yorucu. Vaktiniz sınırlıysa Alcazaba’da gezmek yeterli olacaktır. İllaki kaleyi görmek isterseniz, öğle saatleri dışında gitmek akıllıca olur.
Gibralfaro ve Alcazaba Kombine Bilet: 5,50€
Sadece birine girecekseniz: 3,50€
Bir de tüm bu hikayelerin başladığı noktada, bilet ofisinin hemen yanında, Hristiyanlar ve Müslümanlar henüz ortada yokken şehrin sakinleri olan Romalılardan kalma bir Antik Roma Tiyatrosu var. İçine gezmeden dışarıdan da görebileceğiniz bir alan.
Museo Malaga: Alcazaba’ya çok yakın olmasından dolayı, Alcazaba ziyaretinizin hemen ardından gezmek isteyebileceğiniz Malaga Müzesi’nin girişi sadece 1,5€. 1913 yılında kurulan Güzel Sanatlar Müzesi ve 1947’de kurulan Arkeoloji Müzesi’nin birleştirilmesiyle Malaga Müzesi adını almış. Hem güzel sanatlar hem de arkeoloji bölümünü gezebilirsiniz. Binanın kendi güzelliğinin yanı sıra, İspanyol sanatçıların eserlerinden oluşan güzel sanatlar koleksiyonu çok güzel.
Malaga Katedrali: Şehrin tekrar Hristiyanlar tarafından ele geçirilmesinin ardından, güncel olarak bahçe ve müze kısmında bulunan caminin kiliseye dönüştürülmesine karar verilmiş. Ancak cemaate yeterli gelmeyeceği düşünülerek daha büyük bir katedralin yapımına başlanmış. İki kuleli olması planlanan katedral maddi yetersizlikler yüzünden tek kule olarak tamamlanmış. İçi Rönesans ve Barok üsluptaki katedralin yapımı 1528-1782 yılları arasında sürmüş.
Katedralin dış cephesi, içine göre çok daha cezbedici. Özellikle Plaza del Obispo tarafına cephesi tam seyirlik. Katedrali gezmeyi planınıza eklediyseniz, çatısını gezmeye öncelik verebilirsiniz. Sadece grup halinde ve belli saatlerde gezebileceğiniz çatı için ayrı bilet alabilirsiniz. İlla içini gezmenize gerek yok. Katedral ve çatı için giriş 15€. Plaza del Obispo Meydanı’nda katedrali arkanıza alıp Calle Salinas‘a girdiğinizde, katedrali fotoğraflamak için güzel bir açı daha yakalayacaksınız.
Museo Picasso Malaga:
Şehrin en ünlüsü kim derseniz kuşkusuz cevap Picasso olur. Sonra da Antonio Banderas. Kendi alanlarında hatırı sayılır üne sahip bu iki isim de Malagalı. Ancak konumuz Picasso. Malaga, Picasso’nun doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği şehir. Hal böyle olunca, ünlü ressamın adına açılan dört müzeden birinin Malaga’da olması şaşırtıcı değil. Picasso ve kübist ekolün temsilcilerinin koleksiyonlarından oluşan müzenin önünde yüksek sezonda hayli uzun kuyruklar olabilir. Biletlerinizi online almak seçenekler arasında. Picasso’nun dünyanın dört bir yerinde, farklı müzelerde eserlerini görmek mümkün. Eğer, doğduğu şehirde Picasso ile ilgili başka türlü bir ziyaret yapmak isterseniz diğer seçenek müzeye çevrilen evi. Picasso’nun doğduğu ev için Plaza de Merced’e devam edebilirsiniz.
Plaza de la Merced: Tarihi merkezin sınırlarında ancak turistlerin daha az uğradığı, lokali daha bol meydan ve çevresinde yapılacak en turistik aktivite Picasso’nun doğduğu evi (Museo Casa Natal Picasso) ziyaret etmek. 1861 yılında inşa edilen bina, 1880-1883 yılları arasında Picasso’nun babası tarafından kiralanmış. Picasso da 1881 yılında doğmuş. Aile , 1891 yılına kadar Plaza de la Merced’de yaşamaya devam etmiş. Daha sonra ise Picasso’nun babasına teklif edilen bir iş sebebiyle şehir değiştirmişler. 1998 yılında bina, Picasso Vakfı tarafından alınmış. Şu an hem bir araştırma merkezi hem de vakfın merkezlerinden biri. Plaza de la Merced’e dönecek olursak, turist kafileleri görmeyeceğiniz, hatta burada pek bir şey yok diyeceğiniz meydanın komşusu Lagunillas Mahallesi. Bir zamanların kötü çocuğu şimdilerde ise dönüşmeye başlamış bir mahalle.
Lagunillas Mahallesi:
Sokak sanatı sevenler, merkezin arada derede kalmış bölgelerine meraklı olanlar için Lagunillas’ta bir sokak turu kaçınılmaz. Kentin bir zamanlar tekinsiz sayılan mahallesi, bölgede oturanların ve sanatçıların da destekleriyle bir dönüşüm geçirmiş. Renkli duvarları, merkeze göre daha köhne yapılarıyla lokal bir Malaga deneyimi sunuyor. Lagunillas’ı gezerken güvenlikle ilgili aklınızda herhangi bir soru işareti olmasın. Tekinsiz herhangi bir durum yok. Hatta Malaga’nın instagram dostu olmaya aday bir mahallesi desek yanlış olmaz.
Constitucion Meydanı / Plaza de la Constitucion:
Şehrin tarihi merkezi daracık sokaklardan irili ufaklı meydanlara açılan bir labirent gibi. Constitucion Meydanı ise merkezdeki en büyük meydan. Eski adı Dört Yol olan meydan, şehrin Mağribi döneminde dahi merkezmiş. Meydanda tatlı detaylar var. Zemine yerleştirilmiş ve anayasanın ilan edildiği gün basılan İspanyol gazeteleri, Pasaje Chinitas’tan meydan manzarası bunlardan bazıları. Calle Marques de Larios, merkezdeki alışveriş caddesi ve bir ucu Plaza de la Constuticion’a bağlanıyor.
Calle San Juan, arkasına aldığı San Juan kilisesi ile Malaga’nın en güzel sokaklarından biri olmuş. Üstelik San Juan Kilisesi‘nin duvar kağıdını andıran dış cephesi de küçük bir göz atmayı hakediyor. Bu tip duvar kaplamaları on sekizinci yüz yılda çok yaygınken zamanla binaların üstüne atılan katmanlardan saklı kalmış. Tekrar ortaya çıkmaları da güncel sayılabilir. Benzer duvar işçiliği görmek isterseniz bakabileceğiniz diğer adresler: Sagrario Kilisesi (Calle Santa Maria), Santiago Kilisesi (Calle Granada), Saint Philip Kilisesi ( Calle Gaona)
Museo Carmen Tyssen:
Ağırlıklı olarak Endülüs odaklı, 19.yüz yıl İspanyol resminin hâkim olduğu Carmen Tyssen’nin kişisel koleksiyonuyla oluşturulmuş. Her resim çok etkileyici desem abartmış olur muyum bilmiyorum. Hem resmin konusu olan bölgenin otantikliği, hem de bunu yansıtan sanatçıların yeteneği bir araya gelmiş. Gezmesi çok keyifli bir müze. Carmen Thyssen, Baron Hans Heinrich Thyssen- Bornemisza’nın beşinci eşi. Thssen Ailesi’nin var olan kişisel koleksiyonu, 1992’den beri Madrid’de Thyssen Bornemisza Müzesi’nde sergileniyor. Ancak Carmen Thyssen aileden bağımsız bir kişisel koleksiyonu zaten varmış. Koleksiyonunun Madrid’deki müzede on iki yıl boyunca sergilenmesine izin vermiş. Daha sonra 2011 yılında Malaga’ya taşınmış.
Mercado de Atarazanas:
İspanya’nın yemek pazarları pek meşhur ve pek keyiflidir. Pazarı olmayan bir İspanya şehri biraz eksiktir. Malaga da bu geleneği bozmuyor. Mercado de Atarazanas, belki benzerlerinin en gösterişlisi değil. Hatta çok daha mütevazı kalıyor diyebilirim. Özellikle deniz ürünleri, şarküteri, sebze, meyve tezgahları ve dış cephesiyle rengarenk bir yer. 15:00’e kadar açık olan pazarda, çok çeşit olmasa da yemek yiyebileceğiniz tezgahlar da var. Bence İspanyol şehirlerinin bu pazar kültürünü es geçmeyip, bir bardak taze sıkılmış meyve suyu içmek için de olsa yürüyüş rotanıza ekleyin.
Soho / Art District Bölgesi:
Tarihi merkezi birazcık arkanızda bırakıp, şehrin liman kısmını keşfetmeye Soho Bölgesi ile başlayabilirsiniz. Soho, aynı zamanda Art District olarak anılıyor. Sanat galerileri, sanatçılara ait stüdyolar, Kolektif Sokak Sanatları Girişimi MAUS, eski bir pazar alanında kurulan çağdaş sanat merkezi CAC, her ayın ilk cumartesi günü kurulan “Made in Soho” pazarı, Soho Bölgesi’nin öne çıkanları. Liman boyunca karşılaşacağınız ve bazıları uluslararası tanınmış grafiti sanatçılarından tarafından yapılmış duvar resimleri, Güney Amerika, Fas restoranları, suşi barları ve lokal lezzetleri de sunan kozmopolit bir bölge.
Liman Bölgesi: Muello Uno – Malaguetta – Centre Pompidou Malaga
Şehrin gün batımı için en keyifli noktalarından biri Malaga Limanı. Soho’yu ziyaret ederseniz, planınıza kısa bir yürüyüş ekleyip limana geçebilirsiniz. Malaguetta Plajı’na uzanan yürüyüş alanı, 2011 yılında açılmış alışveriş kompleksi Muello Uno, liman boyunca sıralanan kafe, bistrolar ve hatta bahar ve yaz aylarında denk gelme olasılığınızın çok yüksek olduğu konser, açık hava sineması gibi etkinlikler şehrin bu kısmına başka bir tavır kazandırmış. Limanda gözünüzden kaçmayacak renkli rubik küp, Centre Pompidou Malaga’yı temsilen orada. Girişi de hemen yanında. Paris’teki Centre Pompidou’nun Fransa dışında açtığı ilk merkez. Çağdaş sanat severler muhakkak listesine almalı.
Malaguetta Plajı’na doğru bir yürüyüş, saate, mevsime göre ya soğuk bir içki ya da sıcak bir kahve alıp, plajdaki palmiyelerin gölgesine kurulmak Malaga’nın size sunduğu diğer keyifli yüzü. Şubat ayında bile denize girenleri gören gözlerimiz, girilir mi girilmez mi tartışmaları, palmiyelerin hışırtısı, plaj kenarında pişen ızgara sardalyaların kokusu, martıların olması gerektiği gibi deniz kenarında takılmalarına şaşkınlık, erken başlanan günün hafif yorgunluğunun bünyede hissedilmeye başlaması ve tertemiz Malaga havası. Malaguetta Plajı yazın ne hale geliyordur bilemem. Ancak sıcak bir kış günü ve ilk bahar aylarında harika olduğuna eminim.
Malaga’dan yarım günlük bir rota: Benalmedana – Castillo de Colomares
Endülüs Bölgesi’nde aracınız varsa hiç düşünmeden gitmenizi tavsiye edeceğim yerlerden biri Malaga’dan yarım saat uzaklıkta, Benalmedana kasabasında bulunan ve Christof Colomb’un hayatı ve Amerika kıtası keşfine adanmış Colomares Anıtı. Gezmek için bir saatinizi ayırabileceğiniz, Benalmadena Pueblo’da minik bir atıştırma ile yola devam edebileceğiniz şahane bir yol üstü durağı. Gotik, Bizans ve Mağribi üslubun birleşimi kale, şimdiye kadar gördüğünüz anıtlardan çok farklı. Colomb’un keşiflerinde kullandığı üç gemi, Nina, Pinta ve Santa Maria’nın, çoğunluğu Endülüslü olan mürettebatın, İspanya Krallığı’nın gücünün, Hindistan ve Uzak Doğu’ya ulaşabilme arzusunun da temsil edildiği anıtı gezmek 3€. Girişinde ücretsiz otopark ve Benalmedana’ya gelirken ücretli otoyol kullanmanıza gerek yok.
Toplu taşıma ile ulaşmak mümkün fakat yol zorlayıcı. Malaga’dan tren ya da otobüse binip, aktarmaları da yaptıktan sonra uzun ve yokuş yukarı bir yürüyüş yapmanız gerekecek. Gitmeden önce açık olup olmadığını ve saatleri kontrol edin. Özellikle yazın, bazı müzeler gibi burası da 14:00 – 17:00 arası kapalı. Kış ziyaret saatleri 10:00-18:00, ilkbahar ve yaz dönemi 10:00-20:00 arası.
Benalmadena, yaz turizmi açısından sevilen bir yer. Anıtı görme bahanesiyle, Banelmadena’nın “Banelmadena Pueblo” denilen küçük merkezini de gezmiş olacaksanız. Endülüs Bölgesi’nde bolca göreceğiniz köy ve kasabalar gibi, beyaz evlerin çiçekli duvarlarla süslendiği, tatlı bir merkezi var. Kasabanın sahil kısmı otellerin yoğun olduğu bölge.
Malaga’dan yarım günlük ve günübirlik gidebileceğiniz birçok rota var. Colomares Anıtı bunlardan sadece bir tanesi. Marbella, Ronda, Granada ve Cordoba bu rotalar arasında en popüler olanları. Çemberi o kadar genişletmek istemezseniz Iznajar’ı da araştırabilirsiniz.
Keyifli seyahatler
#ikigeceucgunn