Fransa’ya defalarca gidip, bu defalarcanın her birini Paris’ten yana kullananlardansanız biraz değişiklik iyi gelecektir. Lyon ise bu değişiklik için hiç de kötü bir tercih değil. Fransızcada “ni…..ni” diye bir kullanım vardır. Yani ne öyle ne böyle gibi. Ne çok kalabalık ne çok sessiz… Ne çok pahalı ne çok ucuz… İşte bizim için Lyon tam bir “ni…..ni” şehri… Pozitif anlamdaki bütün ni’lerle Lyon’u çok sevdik. Üstelik Lyon’da gezilecek yerler oldukça fazla. Şehri araştırmaya başladığınızda, dünya çapında şefleri ile gastronomi başkentlerinden biri olduğunu, dokumacılık tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu keşfediyorsunuz. Eski kentin içindeki tünelleri, şehri yansıtan muralleri, köprüleri, Parisien kafeleri derken bir bakmışsınız Lyon’u baya sevmişsiniz. Lyon’da gezilecek yerlere başlamadan önce, belirttiğimiz gibi aklımızda tutmamız gereken üç husus var.
- Lyon bir gastronomi şehri. Fransız mutfağını seversiniz sevmezsiniz. Ancak, şehrin dünya gastronomi başkenti gibi bir unvanı olduğunu unutmayın. Bir taraftan burjuva gelenekleri diğer taraftan halk gelenekleri ile şekillenen bu mutfak ile ilgili ipuçlarını da küçük bir alt başlık ile paylaşacağım.
- Lyon ipek dokumacılığında önemli bir yere sahip. Lyon gezi rehberinizde karşınıza bolca “Canut” kelimesi çıkacak. Canut, 19.yüzyılda Lyon’da çalışan dokuma işçilerine verilen genel isim.
- Çok belli etmese de Lyon’un Antik Roma İmparatorluğu ile bir bağı var. Hoş nerenin yok ki diyebilirsiniz. Ancak genelde Fransa tarihini orta çağ ve modern zamanlarla eşleştirdiğimizden, söz konusu antikite olduğunda Fransa aklımıza gelen ilk ülkelerden değil. Galya Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan Lyon’da döneme ait izleri görebilirsiniz. Lyon’un ekonomik olarak canlandığı dönem, Rönesans zamanı. Şehirde kurulan fuarlar sayesinde hem ekonomik hem de kültürel merkez oluveriyor. Napoleon Bonaparte ise, bugün gezdiğimiz Lyon’un şehirleşmesine ön ayak olan isimlerden. Paris’te sıkça karşılaştığımız Haussmann tarzı binalar, alt yapı çalışmaları, köprüler bu tarihte şehri tekrar canlandırıyor. Fransızların İkinci Dünya Savaşı ile olan imtihanı, tarihteki en iyi direniş hikayelerinden değildir. Sanıyorum bu konuda hem fikiriz. Bu anlamda pek esprili tanımlara maruz kaldıklarını da duymuşsunuzdur. Ancak Lyon, İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’nın direniş merkezi olarak adlandırılır.
Lyon’a dair bir tutam bilgi verdikten sonra, gelelim esas meseleye. Nerede kalmalı, kaç gün ayırmalı, nasıl ulaşmalı, nasıl dolaşmalı?
Lyon’da konaklama için ilk önerimiz Bellecour Meydanı ve Hôtel de Ville arasında kalan seçenekleri değerlendirmeniz. Lyon haritasını açtığınızda ortada bir adacık göreceksiniz. Bahsettiğimiz yerler bu adacığın ortasında ve biraz daha kuzeyinde kalan yerler. Böylelikle birçok yere yürüme mesafesinde olacak ve zor zamanlarda kullanmak üzere bir metro hattına da yakın olacaksınız. Ancak buralarda uygun bir yer bulamadığınız taktirde çok da dert edilecek bir durum yok. Lyon’da gayet güzel çalışan bir metro sistemi ve onun uzanamadığı yerlere uzanan otobüs hatları var.
Lyon’da ulaşım konusunda bizi en çok yaralayan Lyon St. Exupery Havaalanı ve şehir merkezi arası ulaşım oldu. Rhoneexpress trenleri ile Port-Dieu İstasyonu’na ya da otelinize en yakın metro istasyonuna aktarma yaparak merkeze ulaşabiliyorsunuz. Metro için ayrı bir bilet almanız gerekiyor. Tren biletleri aktarmayı kapsamıyor. Kalacağınız gün sayısına ya da konakladığınız yerin merkeze yakınlığına göre önerimiz şu şekilde: Ne kadar merkezde olursanız olun, bazı bölgelere metro kullanmanız gerekecek. Bizce özellikle yaz aylarında yürümekte inat etmek seyahatinizin verimini düşürebilir. Bu sebeple tek tek bilet almak yerine onlu biletlerden ya da Lyon Card’tan yaralanmak akılcı bir çözüm olacaktır. Metro istasyonlarındaki makinalarda kâğıt para girişi yok. Bozuk paralarınızı ya da kredi kartlarınızı hazır bulundurun.
- Rhonexpress: Tek yön-16,20€. Gidiş-dönüş: 26,20€
- Tek kullanımlık metro bileti: 1,90€
- 24 saatlik metro bileti: 5,80€
- Lyon City Card: İki gün-35€
Detaylı incelemek isteyenler bu adresten faydalanabilir. St.Exupery-Bellecour arasını taksi 50,00-60,00€ arası tutuyor.
Lyon Gezilecek Yerler:
Lyon pek de öyle ufacık tefecik bir şehir değil. Rhone Nehri’nin geçtiği şehrin tepelerinde Roma dönemine ait surları, Rönesans döneminde ortaya çıkan Vieux Lyon ve tünelleri, Napolyon etkisiyle ortaya çıkan Paris esintileri, şimdilerde boboların yaşadığı Croix-Rousse Mahallesi ile zengin bir liste vadediyor Lyon. Haritayı açtığınızda üçe bölünmüş bir Lyon ile karşılaşıyorsunuz. Bir adacık ve Rhone Nehri’nin doğu ve batı yakası. Biz de bu harita doğrultusunda, Lyon’u daha kolay gezmek adına şehri bölgelere ayırdık.
Doğu Yakası: Fourvière- Vieux Lyon
Fourvière Bölgesi: Lyon’un birçok yerinden görünen Notre Dame de Fourviere Katedrali’nin bulunduğu bölgeye Vieux Lyon metro istasyonundan tramvaya binerek çıkmanız ilk tavsiyemiz. Çıkarken enerjininiz saklayın ki, dönüş yolunda Antik Galya-Roma Tiyatrosunu görerek Saint George sokaklarına doğru inmeye gücünüz kalsın. Fourvière Bölgesini, Lyon’un antik yüzü olarak adlandırsak çok da yanılmış olmayız. On altıncı ve on yedinci yüzyıllar boyunca ise daha çok dini yaşamın yoğunluk kazandığı bölge olarak değişmiş. Evet, Fourvière güzel, sit alanları tarih kokuyor ancak ne yalan söyleyelim bu bölgeyi hızlıca dolaşarak Vieux Lyon’a bir an önce inmek bizi çok daha fazla cezbetti. Fourvière Bölgesi’nde katedralden yürüyerek ulaşabileceğiniz Eiffel Kulesi görünümlü metal kuleyi de ziyaret etmek isterseniz gitmeyin demeyiz. Ancak emin olun, Lyon, size bu metal kuleden çok daha güzellerini sunacak. Katedrali gezdikten sonra Antik Galya-Roma Tiyatrosu’na uğrayarak Vieux Lyon’a doğru yol alabilirsiniz. Gerçeği söylemek gerekirse, katedrale yakın olmasa özellikle görülmesi gerekecek bir yer olarak görmedik bu tiyatroyu.
Vieux Lyon: Kim ne derse dersin, ne kadar turistik olursa olsun bizce Lyon’un en güzel yerlerinden biri Vieux Lyon. Saint Jean, Saint George ve Saint Paul olmak üzere üç ana merkezden oluşan bu bölge minik meydanları, eski binaları, tünelleri, geleneksel Lyon restoranları ile Lyon’da turist olmanın çok keyifli olduğu yerlerden biri. Takip etmenizi önerdiğimiz yol, Fourviere Bölgesi’nden yayan olarak kendinizi Rue Saint George’a atmanız. Bizim Vieux Lyon’a giriş kapımız burası oldu. Place de la Teatre, Vieux Lyon’a giriş kısmında karşınıza çıkacak ilk minik ve sevimli meydanlardan biri. Buradan devam ettiğinizde artık yavaş yavaş Saint Jean bölgesinin sınırlarına da girmiş oluyorsunuz. Rue Tramassac üzerinden Place Saint-Jean’a ulaştığınız takdirde Saint-Jean Meydanı ve Katedralin en güzel fotoğraflarını çekebileceğiniz noktadasınız. İşin doğrusu, katedrallerini gezmekten en çok keyif aldığımız ülkelerin başında Fransa geldiği için, aradığımız görkemi, ihtişamı Lyon katedrallerinde fazlasıyla bulduk. Buraya kadar hala o hayalinizdeki Vieux Lyon etkisini yakalayamadıysanız, biraz sabır. Rue Saint Jean sizi eski Lyon’a taşıyacak sokaklardan biri. Saint Jean Meydanı’ndan Saint Paul Meydanı’na kadarki rota size kalmış. Bol kaybolmalı, aynı sokağa defalarca girmeli bir Vieux Lyon turuna hazır olun. Vieux Lyon’da ilginiz dahilinde gezebileceğiniz müzelerden bazıları:
- Musée Miniature et Cinema, hergün açık ve giriş ücreti 9,00€. Bizce tercihinizi bu müzeden yana kullanabilirsiniz.
- Le Petit Musée de Guignol, kuklalara ilgisi olanlar bu küçük müzeyi gezebilir. Giriş ücreti 5,00€ ve her gün açık. (Pazartesi 14.30’da açılıyor)
- Musée Gadagne, bölgenin en havalı müzesi desek katılır mısınız bilmiyoruz. Lyon Tarih Müzesi, kukla müzesi ve süreli eserlerin sergilendiği üç bölümden oluşan müzenin bütün bölümlerini gezmek isterseniz 8,00€ vermeniz gerekiyor. Çarşamba- Pazar açık olan üzenin bahçesi ve kafesine ücretsiz girebilirsiniz.
Eski Lyon’da bahsetmeden geçemeyeceğimiz başka bir husus ise, bölgenin meşhur geçitleri. Lyon’da yapmadan dönmeyin maddelerine, Vieux Lyon’un labirentlerini gezmeden gelmeyin demeyi çok isterdik ancak birçoğu halka kapalı ve özel mülk. Ancak gezemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Sadece biraz zaman ayırmanız gerekecek. Birçoğunda yerleşim olsa da avlulara bakabilirsiniz. Orta çağ sonları ve Rönesans döneminde yapıldığı söylenen bu geçitleri bir bilenle gezmek daha iyi olur derseniz 7,00€ vererek bir saatlik turlara katılabilirsiniz. Sizin için birkaç “traboule” adresi:
- 10-14 Rue de la Bombarde
- 3, Place St. Paul
- 7-10-11-12 Quai Romain
- 6, Rue des Trois-Maries
- Tour Rose
Gare Saint-Paul’e ulaştığınızda Vieux Lyon’da bir hayli gezmiş olacaksınız. Eski Lyon’u tepeden çekmek isterseniz Saint Paul Gar’ının hemen yanındaki Montée Saint-Barthélémy yokuşunun ortalarına kadar çıkabilirsiniz. Bir de not düşelim sabahları Vieux Lyon fotoğraf çekmek için şahane olsa dahi, pasajları gezmek isteyenler öğleden sonrayı bekleseler daha iyi olur.
Hotel de Ville-Presqu’il- Bellecour
Hôtel de Ville ve Croix-Rousse sınırında kalan bölge, Lyon’un bol lokalli, en dinamik bölgelerinden biri. Ancak Croix-Rousse ayrı bir başlığı hakkettiği için, Saint-Paul’e kadar gittiyseniz Pont de la Feuille Köprüsü’nden kendinizi karşı yakaya atıp Hôtel de Ville’den Bellecour Maydanı’na kadar güzel bir yürüyüş rotası oluşturmanızı tavsiye ediyoruz. Bu hat, Fransızların tabiri ile “quartier chic” tanımının içini fazlasıyla dolduruyor. Lüks mağazalar, geniş caddeler, Parisien binalar ile Vieux Lyon’un köhneliğine oldukça zıt.
Fresque “La Bibliothèque de la Cîte”, Fresque des Lyonnais: Vakti yeri gelmişken Lyon’un meşhur fresklerinden de bahsedelim. Lyon’da göreceğiniz murallar, şimdiye kadar gördüklerinizden oldukça farklı. Sanki bir duvar kâğıdı ile kocaman cepheleri kaplamış izlenimi veren bu muraller, Lyon’u oldukça özgün kılmış. “Mur Peint” denilen bu görsellerin temelleri yaklaşık otuz yıl önce atılmış. Cephelerin genellikle şehirle ilgili detaylarla kaplanması Lyon’a özgü bir gelenek halini almış. Hotêl de Ville Bölgesi’nde karşınıza çıkacak en ünlü iki freski incelediğinizde, özellikle Fresque des Lyonnais’de Lyon’lu şair ve yazarların resmedildiğini göreceksiniz.
Hotêl de Ville: Eğer Hotel de Ville’e fresk ziyaretlerinin ardından geçecekseniz, Place de la Paix ve Rue des Capucins üzerinden ulaşmanızı tavsiye ederiz. Kıyılara köşelere saklanmış oldukça güzel mekanlar, kahveciler ve butikler var. Bir nevi Paris’in Marais Bölgesi olma yolunda ilerliyor gibi. Belediye Binası (Hôtel de Ville) ve Lyon Güzel Sanatlar Müzesi (Musée des Beux-Arts) ile çevrili Place des Terraux, şehrin hareketli meydanlarından bir tanesi. Belediye Sarayı’nın içini gezmek isterseniz rehber eşliğinde yaklaşık bir buçuk saat süren ziyaret için 12,00€ vermeniz gerekiyor.
Bartholdi Çeşmesi, Place des Terreaux’da dikkatinizi çekecek heykellerden bir tanesi. Yirmi bir ton kurşun ve demirin kullanıldığı çeşme, meydana ilk olarak 1892 yılında yerleştirilmiş. 2016’da restorasyona girmesinin ardından bugün bütün heybetiyle sizi meydanda karşılıyor. Hôtel de Ville ve Place des Terraux’nun cazibesine kapılsanız dahi Belediye Sarayı’nın etrafından bir tur atmadan dönmeyin. Opera Binası’nın çevresi de oldukça hareketli.
Prêsqu’il: Ne de olsa bir Fransız şehrindeyiz ve illa ki şık butiklerin, lüks mağazaların olduğu bir cadde arıyor gözler. Maksat almak olmasa da vitrin de mi gezmeyelim, küçük kıyaslamalar da mı yapmayalım diye düşünenler için Prêsqu’il bölgesi biçilmiş kaftan. Hôtel de Ville’den ister Rue de la Republique isterseniz Rue de la President Caddesi üzerinden Bellecour Meydanı’na doğru yürüyebilirsiniz. Paralel iki alışveriş caddesinden hangisini seçmeli derseniz Rue de la President üzerinde daha pahalı zincirlerin olduğunu not düşelim.
Place Bellecour: Kocaman bir toprak kortta az sonra tenis oynayacakmışsınız gibi hissetmenize sebep olacak Lyon’un en büyük meydanında ne yapılır bilemedik. Muhtemelen Noel zamanı tadından yenmeyecek meydanlardan biridir diye düşünüyoruz. Kocaman meydanda minnacık Küçük Prens ve Antoine St. Exupery heykelini bulmaya çalışabilirsiniz. Lyon’un neredeyse merkezi sayılabilecek konumu itibari ile ister sağ tarafa ister sol tarafa yönelebilir ve Rhone ya da Savon nehri kıyısında yürüyüş yapabilirsiniz. Nehir kıyısı demişken ufak bir dipnot düşelim: Her sabah Quai de Celestin’de bir pazar kuruluyor. Öyle antika pazarı falan değil, meyve sebze falan da pek yok. Plastik, çul, çaput dolu bir pazar.
Croix-Rousse: Lyon’un hikayesi olan mahallelerinden bir tanesi de Croix-Rousse. Hem bölgenin kuzeyinde kalan Mur des Canuts hem de Hôtel de Ville bölgesine daha yakın kısmındaki canlı sokaklarıyla hem Lyonluların hem de turistlerin ilgisini çeken yerlerden bir tanesi. Croix-Rousse bölgesini gezerken, ilk hedefiniz bölgenin en uzak noktasında kalan Mur des Canuts olabilir. Hénon metro durağı buraya en yakın istasyon. 1200 metrekarelik bir duvarı kaplayan ve orijinali 1987 yılında yapılan Mur Des Canuts’da göreceğiniz insanların hepsi, o zaman Croix-Rousse bölgesinde yaşayan insanlar. Croix-Rousse bölgesi on dokuzuncu yüzyılda ipek dokumasında çalışan işçilerin oturdukları mahallerden biriymiş. Şimdilerde ise böyle net bir çizgiyle ayrılmış bir durum olduğunu söyleyemeyiz.
Jardin Rosa Mir: Bazen okuduğunuz şey aklınıza sebepsizce belki de gereksizce takılıyor. Bu bahçe için de bir yerde okuduğum ”küçük Park Güell” yorumu ve birkaç görsel, bizi bu bahçenin peşine düşürdü. Mur des Canut ile aralarında 10 dakikalık bir yürüyüş mesafesi olmasına rağmen, bahçenin girişi öyle bir gizlenmiş ki önünden üç kere geçince bulduk. Bulduk da ne oldu? Giremedik. Bahçe sadece cumartesi günleri 14.00’den sonra açık. Siz iyisi mi görsellerine bir bakın, gerçekten ilginizi çektiğini düşünüyorsanız cumartesi günü düşün yollara.
Cour des Voraces: Lyon’un kendine has geçitlerinden bahsetmiştik. Bu geçitlere Vieux Lyon dışınca rastlayacağınız diğer bir bölge de Croix-Rousse. Bahsedeceğim bu iki köşe ve çevresi Paris’ten Marais esintileri taşıyan dinamik yerlerden. Bu pasajların çoğu binaların arasında saklandığı için, saklanmak da demeyelim sonuçta yapılış amaçları bu, girişlerini bulmak pek zahmetli. Le Cour des Voraces’a gireceğiniz iki kapı var. Bir tanesi Montée Saint Sebastien yokuşundaki 14 numaralı bina, diğeri ise Imbert Colomés sokağındaki 29 numaralı bina.
Passage Thiaffait: Troboule konusunda Lyon bizi daha ne kadar şaşırtabilir bilmiyoruz. Tuhaf merdivenler, labirentimsi revaklar derken şimdi bir de avlu şeklinde iki tarafa açılan başka bir trouble sunuyor. Şimdilerde pasajın alt katı, tasarım butiklere ev sahipliği yapıyor. Burası birçok etkinliğe de denk gelebileceğiniz bir yer. Avludaki merdivenlerin bağlandığı Rue Burdeau ise, Croix-Rousse’e akşam ziyaretlerinde uğrayabileceğiniz adreslerden.
Montée de la Grand-Côte ise Croix Rousse’un en hareketli noktalarının kesiştiği ve bölgenin en tenha ucuna kadar uzanan, kimileri açık kimileri kapalı, birçok kafe ve restoranları ile şehre tam anlamıyla bir Akdeniz havasının çöktüğü noktalardan biri.
Parc de la Tête d’Or: Lyon’u anlatırken, günleri planlamada yardımcı olacağını düşünerek bölgelere göre anlatmaya çalıştık. Ancak bir de hiçbir bölgeye oturtamadığımız bazı yerler de var. Fransa’nın da en büyük şehir parkı olma özelliğini elinde tutan Tête d’Or, Lyon’da yaşasak en çok ziyaret edeceğimiz yerlerin başında geliyor. Bahçe, 1857 yılında New York’taki Central Park ile aynı tarihte açılmış. Botanik bahçesi, hayvanat bahçesi, binicilik alanları, göleti ve en güzeli gölgesinin keyfini saatlerce sürebileceğiniz dev ağaçları ile gönlümüzü kazanan bahçede uzun bir yürüyüşün ardından Musée d’Art Contamporain Lyon’a ulaşabilirsiniz.
Musée d’Art Contamporain Lyon: Pazartesi ve Salı günleri kapalı olan müzeye giriş ücreti 8,00€. Müzede sadece süreli eserler sergilendiği için, iki sergi arası kapalı kaldığı dönemler de oluyor. Ortalama altı hafta kadar kapalı kalabiliyor. Gitmeden önce kontrol etmekte yarar var. Metro ile ulaşım imkanı yok. Müzenin hemen önünden geçen otobüsler metronun eksikliğini kapatıyor.
Musée de la Confluence: Konumu itibariyle Çağdaş Sanatlar Müzesi ile taban tabana zıt olan bu müze de Pazartesi ve Salı günleri kapalı. Giriş ücreti ise 9,00€. Ancak akşam 17.00’den sonra gittiğiniz zaman 6,00€ vererek indirimli gezebilirsiniz. Doğal Tarih Müzesi ve biraz da etnografya müzelerinin bir karışımı tadındaki müzeye özellikle çocuklu seyahat severlerin gitmesini tavsiye ediyoruz. Çizgi romanlara özel bir ilginiz varsa, umarım gittiğinizde Fransız çizgi roman sanatçısı Hugo Pratt’ın sergisi hala orada olur. Müzeye ulaşım için T1 tramvay hattını kullanabilirsiniz.
Eski kenti, müzeleri, Croix-Rousse’un kozmopolitliği, minik meydanları derken biz Lyon ile çok iyi anlaştığımız kanaatine vardık. Umuyoruz sizde en az bizim kadar keyifli bir seyahat geçirirsiniz.
Keyifli seyahatler…