Bir şehir düşünün, aslında woow dedirtecek büyük katedralleri, şahane mimari yapıları, düzenli bir şehirleşmesi yok gibi görünsün ama seramik kaplı katedralleri, çamaşır asılı evleri, daracık ve yokuş sokakları ile de sizi içine çeksin. Başka bir yerde karşılaşsanız belki de köhne ve bakımsız olarak nitelendireceğiniz o doku, Porto’da bambaşka bir illüzyon yaratmış. Eski evleri kaplayan seramikler, bugün çamaşır günü sanırım demenize sebep olan çamaşır kaplı balkonlarla şehir rengarenk bir arka plan kurmuş kendine. Porto’da gezilecek yerleri listelemeden, Porto nasıl bir yer biraz ondan bahsedelim. Özellikle Lizbon ve birazcık da Porto için İstanbul ile bir benzerlik kuranlar vardır. Her iki şehir için de böyle düşünenler tarafında değilim. Ancak Porto’nun ya da Lizbon’un, hayalimizdeki ya da gördüğümüz Avrupa’nın tam kalbinde olduğunu da düşünmüyorum, tıpkı Yunanistan’a duyduğum hisler gibi. Tam da bu sebeple Porto’da gördüklerim ya da göremediklerim konusunda hayal kırıklığım yok. Porto’da İngilizce bilmeyen birine rastlamak sanırım zor. Hatta hizmet sektöründe çalışanların Fransızcaları da muazzam. Nitekim şehirde kafanızı nereye döndürseniz Fransız turistlerle karşılaşıyorsunuz. Porto’yu gözlerine fena kestirmişler.
Şehir merkezinde kocaman yeşil alanları, botanik bahçeleri aratmayacak çeşitlilikteki ağaçları, lezzetli mutfağı ve bir de okyanus manzarasının karşı konulamaz güzelliği ile 1991 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kendine yer edinen bu şehir, Orta ve Kuzey Avrupa rotalarına bir müddet ara vermek isteyenler için birebir.
Porto’da ulaşım, konaklama ve diğerleri gibi temel ihtiyaçlar listemiz hakkında da bir bilgi geçelim. Öncelikle güzel haberi verelim, Porto birçok Avrupa şehrine göre çok daha ucuz. Afaki değil, kanıt istiyoruz derseniz işte size birkaç belge:
- Portakalu suyu, tost ve yumurtalı bir kahvaltıya ortalama 7-10 € civarı.
- Ana Yemek, alkol dahil kişi başı ortalama 25€
- Kahve, Americano ortalama 1,00€, Flat White 1,50€
- Müzelere giriş 3,00€-10,00€ arası
Porto’da ulaşım, eski şehir içinde kalacaksanız yürüyerek ya da tram ile halledilebilecek durumda. Ancak şehir yokuş ve düz bir şehirde yaptığınız kilometreye göre daha çok yorulacaksınız. Şehirde düzenli bir metro hattı var. Nitekim, eski şehir sınırları içinde bu metro hattı çok da hayat kurtarıcı değil. Porto’nun diğer semtlerini de keşfetmek isterseniz metrodan yararlanabilirsiniz. Porto’da taksi ve Uber kullanmak, bazı durumlarda metrodan daha avantajlı. Eğer birkaç günlük sınırsız metro kartı almadıysanız ve iki kişiden kalabalık bir grupsanız aktarmalarla hiç uğraşmayın ve direkt taksi ya da Uber’dan yararlanın. Porto toplu taşımasında kullanabileceğiniz Andante Card’ın tek kullanımlık, 24 saat ve 72 saatlik seçenekleri var. Kartlar yeniden doldurulabilir. İncelemek için burayı tıklayın.
Porto Havaalanı ve şehir merkezi ulaşımı metro ile çok zahmetli olmasa da metronun kalabalığı biraz yorucu. Yapmanız gereken havaalanının -1. Katına inip mor hatta (zaten tek hat-E) binerek Trindade durağında inerek sarı metro hattının (D) Santa Ovidio yönüne binmek. İki durak sonra Sao Bento İstasyonu’ndasınız. Otelinizin çok da uzakta olmadığını düşünerek buradan yayan devam edebileceğinizi savunuyoruz. Uber kullanmak isterseniz Sao Bento İstasyonu- Havaalanı arası 20€ tutuyor.
Porto’da konaklama için önerimiz Sao Bento Tren istasyonu yakınlarındaki tesisleri tercih etmeniz. Bunun altındaki temel argüman ise şehrin yokuş olması ve Sao Bento İstasyonu’nun çevresinde konakladığınız taktirde yokuşların bir kısmını ekarte edebilmeniz. Biz Ribiera Bölgesi’nde konakladık. Lokasyon olarak her yere yakın olsa da her sabah güne tırmanış yaparak başlamak biraz yorucu olabiliyor. Porto Nisan-Ekim arası turistlerin yoğun ilgisine maruz kalan bir şehir ve son dakika planı yapmadıysanız, konaklama konusunu öncelikli olarak çözümlerseniz sıkıntı yaşamazsınız.
Eğer Porto seyahatiniz bahar ya da yaz aylarına denk gelirse, çantanıza bir piknik örtüsü de atın. Nüfusu beş yüz bini bulmayan şehirde, birçok park ve bahçe var. Herkese fazlasıyla yetecek bu bahçelerin tadına porto şarabıyla siz de bakın. Bunun için ayrı bir yazı yazdık.
Porto Gezilecek Yerler:
İçinden Çok Dışı İlgi Çeken Porto Kiliseleri:
Seramik kaplı dış cepheler, Portekizlilerin tabiriyle “azulejo” lar, çoğumuz aklına ilk gelen Portekiz görseli. Lizbon’da rengarenk azulejolarla kaplı evleri gördükten sonra Porto’nun bu konuda Lizbon’dan aşağı kalmadığını ve hatta çıtayı biraz daha yukarı çekerek mavi beyaz seramikleri kiliselerin dış cephelerinde kullandıklarını ve bunun tamamen hayranlık yaratıcı olduğunu söyleyebiliriz. İşte tam da bu sebepten, Porto’da gezeceğiniz kiliseler, muhteşem mimarilerinden ya da zengin iç tasarımlarından ziyade oymalar yerine mavi-beyaz seramiklere tasvir edilen tarihi görebileceğiniz dış cepheleri önünde vakit geçirmek isteyeceğiniz türden.
Sé do Porto (Porto Katedrali): Ribieira Bölgesi’nden kuzeye doğru çıkarken ilk durağımız Porto Katedrali. 12.yüzyılda inşa edilen katedrale zaman içinde eklemeler ve restorasyonlar yapılmış. Kiliseyi gezerken, manastır ve teras kısmını gezmeyi unutmayın. Çünkü beklediğiniz mavi-beyaz seramikler burada.
Sao Bento Tren İstasyonu: Porta’ya merhaba demek için daha güzel bir nokta olamaz. Havalanından şehir merkezine gelirken illa ki Sao Bento Metro İstasyonu’nda ineceksiniz. Henüz otelinize yerleşmeden, 1900 yılında inşa edilen bu güzel istasyonu gezmeyi unutmayın. Kendinize kuytu bir köşe bulun ve fotoğraf çekmek için zaman zaman azalan kalabalığı aşmaya çalışın. İstasyonun yüksek duvarlarını kaplayan ve Portekiz’in geçmişinden kesitler taşıyan 20.000’e yakın mavi-beyaz seramik, Jorge Colaço tarafından on bir yılda yerleştirilmiş.
Igrejo do Carmo- Igreja dos Carmelitas: Karşıdan baktığınızda tek bir kilise gibi görünse de burada yan yana iki tane kilise var. Tabi ki gözler mavi-beyaz seramiklerle kaplı Carmo Kilisesi’nde. 18.yüzyılda Rokoko mimariye uygun olarak inşa edilmiş kilisenin dış cephesindeki azulejolar 1912 yılında eklenmiş. Yandaki kiliseyle olan ilişkisi hakkında biraz magazinsel bilgi verelim. Kaynaklara göre bu iki kilise arasında sadece bir metre genişliğinde bir ev var, bunun sebebi ise iki kilisenin aynı duvarı paylaşmasının istenmemesi ve Carmelitas’ın rahibeleriyle Carmo’nun rahipleri arasında doğabilecek ilişkiyi önlemekmiş.
Saint Ildefonsa Kilisesi: Batalha Meydanı’nda sizi bekleyen azulejo kaplı bir başka kilise daha var. Ildefonsa Kilisesi de birçok kilise ile yaşıt. 18.yüzyılda yapılmış ve seramik çalışmalarında, Porto’daki birçok yapıda da ismine rastlayacağınız İtalyan sanatçi Nicolau Nasani’nin katkısı var.
Igreja Capela das Almas (Chapel of Souls): Baktığınızda birbirinin aynısı gibi görünen kiliselerin hepsini ziyaret etmek istemeyebilirsiniz. Çok anlaşılabilir bir sebep. Ancak son bir gayretle burayı da görün diyoruz. Evet, bu kilise de 18.yüzyıl da yapılmış. Evet, burası da 1920’li yıllarda seramiklerle kaplanmış. Ancak zaten Balhao Marketi ve en ünlü alışveriş caddesi Rua da Santa Catarina’yı görmek isteyeceğinizi düşünüyoruz. O halde bu kiliseye de bakmadan geçmezsiniz değil mi?
Dış cepheleriyle sizi büyüleyecek Porto Kiliselerini listeledikten sonra bakın daha başka nereler var?
Bolsa Sarayı (Palacio da Bolsa): Muhtemelen aradan ilk çıkarmak isteyeceğiniz yerlerden ilki. Livrario Lello ile birlikte en uzun kuyruğu göreceğiniz turistik noktaların başında. Tek başınıza gezmek mümkün değil, grup halindeki rehberli turlara katılmanız gerekiyor. Giriş ücreti 9.00€. Bolsa Sarayı’nın inşasına 1842 yılında başlanmış. Porto sokaklarında şahit olacağınız eski ve köhne atmosfer, Borsa Sarayı’nda yerini alabildiğince zenginliğe bırakıyor.
Rua das Flores: Ribeira Bölgesi’nden Sao Bento Tren İstasyonuna çıkarken geçeceğiniz en keyifli yollardan biri bu canlı sokak. Restoranlarla dolu bu sokakta sokak müzisyenleri gecenin geç saatlerine kadar nöbet tutuyorlar. Mağazaların dış cepheleriyle uyumlu doğalgaz kutuları sokakta en dikkat çeken ayrıntılardan bir tanesi.
Ribeira Bölgesi: Akıllara Porto’nun sadece kıyı kesimini çağrıştırsa da Ribeira Bölgesi, Sao Bento Tren İstasyonu, Batalha Meydanı ve Ponte do Infante’ye kadar uzanan geniş bir bölge. Ribeira’daysanız yapılması gereken ilk aktivitelerden biri kıyı şeridinde güzel bir yürüyüş yapmak. Yürüyüşe başlangıç noktanız Rua do Outeirinho olsun ve nehir manzaraları restoranların arasından yürüyerek önce Plaça de Ribeira Meydanına ulaşın. Yolunuzu Dom Luis Köprüsü’ne kadar uzatabilirsiniz hatta belki biraz daha da ilerleyebilirsiniz.
Plaça de Ribeira, görsel anlamda sizi mutlu edecek noktalardan biri. Eski, bitişik nizam ve tabi ki çamaşırlarla süslü evlerin hemen altında birçok kafe ve restoranın yanı sıra tükenmek bilmeyen bir enerji var. Ancak sadece nehir kenarında yürümekle kalmayın ve paralel sokaklara da göz atmayı unutmayın. Rua de Reboleira, Largo Terreiro ve Rua da Fonte Tourina sokaklarından yolunuzu bir kere geçirin.
Porto Katedrali (Sé do Porto)’dan zaten bahsettik. Ancak Katedral’e çıkarken ya da inerken izleyeceğiniz yollardan birini Rua de Santana’dan geçecek şekilde denk getirin. Daracık bir sokak kocaman bir terasa açılıyor. Karşınıza çıkan ilk katedrali de Sé do Porto sanmayın. Burası Igreja de Sao Lourenço “Grilos”. Biz sizin için girdik ve kiliselere özel ilginiz yoksa içeride burayı farklı kılacak bir şey yok. Sizi buraya sürüklememizin sebebi, biraz Porto manzarası. Üstelik yolun sonu Porto Katedrali’ne çıkıyor. Kilisenin yanında göreceğiniz merdivenlerden tırmanmaya devam ettikçe hem daha çok Porto manzarası hem de tipik Porto mahalleleri ile karşılaşacaksınız.
Santa Ildefanso: Ribiera ve Sé Bölgeleri iç içe geçmişken, Santa Ildefonsa Bölgesi’de Porto’nun diğer turistilk noktalarından biri. Praça da Batalha, bölgeyi turlamak için güzel bir başlangıç noktası. Ulusal Tiyatro, Santa Ildefanso Kilisesi gibi yapılarla çevrili meydanda takip edeceğiniz cadde Rua de Santa Catarina olsun. Porto’nun en ünlü alışveriş caddesi diyebileceğimiz bu noktada turistlerin listesine sokan noktalardan bazıları Majestic Café ve hemen ilerisinde 1917’de açılmış bir bakkal, şarküteri, kuru yemişçi ya da nasıl adlandırmak isterseniz öyle bir dükkan olan Perola de Balhoa. Bu küçük duraklardan sonra semt pazarlarını sevenler Mercado do Balhoa’ya birkaç dakika içinde ulaşabilir.
Mercado do Balhoa: Akşam için yemek yapacak değiliz ama yurt dışı seyahatlerinde semt pazarlarından ayak üstü güzel bir sandviç atıştırmaya, üstüne tatlı niyetine tazecik meyveleri tüketmeye bir de işin özü bir öğünü bütçemizi zorlamadan geçiştirmeye hepimiz fena alıştık. O halde niçin Porto’da bu gelenekten vazgeçelim. 1850’li yıllardan beri kurulan pazarda balık pazarı, manav, kasap/şarküteri ve çiçekçi reyonlarını gezip, ucuz öğününüzün tadını çıkarabilirsiniz. Eh tabi bir buralara kadar gelmişken bir seramik kaplı kilise de görmek isteyenler Igreja Capela das Almas’ı ziyaret edebilirler. Santo Ildefanso bölgesi için son olarak şunu ekleyelim. Restoran, kahveci ve pastane anlamında bolca seçeneğin olduğu bir bölge. Akşam yemekleri için belki rotanızın dışında kalsa da gündüz turlarken, küçük atıştırmalıklar yapabilirsiniz. Bu hususta Rua Farmosa üzerinde gözleri dört açın.
Gelelim Porto’nun belki de en Avrupalı yüzü sayılabilecek caddelerine. Avenida dos Aliados, sizi bir anda alışılmış bir Avrupa şehrinde olduğunuza ikna edecek. Burada göze çarpan en büyük iki yapı Holy Trinity Church ve Paços de Concelho (Belediye Binası). Özel olarak vakit ayırmanıza gerek yok. Kiliseyi gezmek yerine yemyeşil kocaman ağaçlarla kaplanmış, kırmızı telefon kulübeleri ile süslenmiş bu meydanın tadını birkaç dakikalığına çıkarın. Bir de bu cadde üzerindeki Mc Donalds’a göz atmadan önünden geçip gitmeyin. Art Nouveau tarzında yapılmış McDo, kesinlikle sıradan değil.
Klasik Avrupa esintilerini hissettikten sonra, otantik Porto turuna devam edebilirsiniz. Buyurun Vitoria Bölgesi’ne alalım.
Vitoria Bölgesi, tarihi şehrin içinde, bol hareketli, bol turistli, bol lokalli duraklardan bir tanesi. Buranın göz bebeklerinden bir tanesi Clérigos Kulesi ve Kilisesi.
Clérigos Kulesi: 75m yüksekliğinde ki bu 225 basamak demek, panoramik Porto manzarası sunan, barok mimari geleneği ile yapılmış bir çan kulesi. Adını başka kiliselerin yapımında da andığımız İtalyan sanatçı Nicalau Nasani, estetik anlayışını burada da göstermiş. Kule ve müzeye giriş ücreti 5€, rehberli tur isterseniz 6,5€. Ancak bizim ilgimizi daha çok çeken, kulenin hemen yanında, üzerinde zeytin ağaçları dikili o tatlı bahçe oldu. Bahçenin altında dükkanlar ve bir kısmında da kapalı otopark var. İşte şehir içinde yorgunluk atabilecek noktalardan bir tanesi bizce burası. Burasının turistler dışında hareketli olmasının sebeplerinden biri ise Porto Üniversitesi’nin bir fakültesinin tam da burada yer alması.
Livrario Lello: Rua dos Carmelitos’daki binalarında 112.yılını kutlayan Livrario Lello’yu İngiliz yazar J.K.Rowling’in Harry Potter’ı yazarken ilham aldığı kitapçı olarak kodladık. Bunun dışındaki hikaye ise Jose Lelo ve Antonia Lello isimli iki kardeşin bu kitapçıyı var etme çabası. Kitapçının serüveni José Anto de Sousa Lello&Irma adıyla Rua do Almada’da başlamış. 1906 yılında ise ilham veren bu dükkana taşınmış. Kitapçıya girebilirseniz gezmeniz çok uzun vaktinizi almayacak. Çok büyük bir yer değil. Ya da çok vaktinizi alacak. Çünkü fotoğraf çekmek isteyeceksiniz ama sizin gibi onlarca insanı kadraja sokmamak için yoğun bir mücadeleye hazır olun. Tek kişi gidiyorsanız ya internetten bilet alın ya da açılış saatinden önce kapıdaki yerinizi alın. Çift gidecekler için tavsiye biriniz bilet kuyruğundayken diğeriniz kitapçıya girişin gerçekleştiği diğer kapıda sıraya girin. Giriş ücreti 5,00€.
*Azulejo kaplı kiliselerden açık ara en çok ilgi çekeni Igrejo do Carmo kitapçıya çok yakın.
Burada görmekten keyif alacağınız birkaç sokak daha var:
- Rua da Galeria de Paris: Barların olduğu sokak akşamları hareketleniyor. Ancak tam bir eğlence istiyorsanız gece yarısını beklemeniz gerekecek.
- Rua da Conceiçao, Praça de Guilherme ve Trav De Cedofeita da gece hareketlenen sokaklardan.
Jardim das Virtuades: Haritada açıkça görünse de sanki şehir içinde kendini saklamış gibi bir yer burası. Porto’daki en güzel seyir teraslarından bir tanesi. Hızlı tempoyla gezen turistlerin de gözden kaçırdığı bir nokta. Porto Adliye Binası’nın yanındaki yokuştan aşağı inmeye başlayınca nereden bahsettiğimizi anlayacaksınız. Ayrıntılar diğer yazıda gelecek.
Rua de Miguel Bombarda: Praça da Carlos Alberto Meydanı’ndan geçerek kendinizi Rua de Miguel Bombarda’ya atın. Etrafın biraz daha sakinleştiğini göreceksiniz. Ancak bunu Pazar günü yapmayın. Bu kez de fazla sakin bulabilirsiniz. Miguel Bombarda, sanat galerileri, vintage dükkanlar, tasarım butiklerle dolu bir cadde. Burada gitmenizi önerdiğimiz yerlerden biri Rota do Cha ve Epoca Cafe. Üstelik bu caddenin sonu Jardins do Palacio de Cristal’e açılıyor. Bu demek oluyor ki attığınız binlerce adım karşılığında harika bir Porto manzarası eşliğinde, çimlere uzanma keyfine ulaşmış oldunuz. Bu kocaman bahçeden bir sonraki yazıda ayrıntılı olarak bahsedeceğim. Siz sadece listeye eklemeye değer olduğunu not edin. (Porto’da manzaraya karşı keyif yapabileceğiniz birçok park ve bahçe var ve ayrı bir listeyi hakkediyorlar.)
Şehirde büyük bir yay çizdikten sonra başa dönüyoruz. Ribeira’dan bu kez karşı kıyı Gaia’yı keşfetmek için geçeceğiz. Villa Nova de Gaia’ya geçmek için iki yol var. İster Dom Luis I Köprüsü’nü kullanabilir isterseniz Praça de Ribeira’dan kalkan küçük gemileri tercih edebilirsiniz. Dom Luis I Köprüsü iki katlı bir köprü. Her iki katı da araç ve yaya trafiğine açık. Direkt alt katı kullanabileceğiniz gibi, fünikülerle köprünün üst katına çıkıp, karşı kıyıya 60 metre yüksekten yürüyerek de geçebilirsiniz. Yükseklik korkunuz olmasa dahi insanın içi bir tuhaf oluyor uyaralım. Telefon düşer mi, fotoğraf makinası elimden kaymaz inşallah gibi tuhaf düşünceler…
Vila Nova de Gaia, bizce şehrin içindeki yazlık alan. Küçük bir kasabada akşam üstü sahile yürüyüşe inmişsiniz gibi. Bu yakayı turistler için cazip kılan nokta ise şarap tadımı yapabileceğiniz işletmelerin, şarap mahzenlerinin burada toplanmış olması. Biz mahzenlerden ziyade kendimizi bağlara vurduğumuz için bu bölgede şarap tadımı yapmadık. Ancak tavsiye edilenlerden birkaçı; W.&J. GRAHAM, VASCONCELLOS, A.A. CALEM&FILHO,SA. Ancak vaktiniz varsa sadece kıyıda kısa bir yürüyüşle yetinmeyin ve ara sokaklara bir göz adın. Gaia’dan teleferik ile Serra do Pillar Manastırına kadar çıkın ve buradaki terastan Porto manzarasının tadını çıkarın.
Tarihi şehir içinde gezebileceğiniz noktaların birçoğunu sıraladık. Buraları iki gün içinde rahatça gezebilirsiniz. Ancak biraz daha merkezden uzaklaşmak isterseniz artı bir gün hayat kurtarır.
Casa da Musica: Porto’da görüp görebileceğiniz en modern yapılardan biri olan konser salonunu tek başınıza gezme şansınız yok. 10€ vererek yaklaşık bir saat süren turlara katılabilirsiniz. Ziyaret 16:00’da başlıyor. Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında 2001 yılında Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından tasarlanan salon hem içeridekiler hem de dışarıdakileri düşünerek tasarlanmış. Ana salonun cam kaplı dış cephesi, performansları aynı zamanda dışarıdakilere de sunuyor.
Serralves Çağdaş Sanatlar Müzesi (Museu Fundaçao de Serralves): Çağdaş sanat severler, Porto’da bu ihtiyaçlarını Serralves Müzesi’ni ziyaret ederek giderebilirler. Hem süreli hem süresiz eserlerin yer aldığı müzeye giriş ücreti 10.00€. Buraya ulaşım için en uygun yol ise taksi. Sao Bento Tren İstasyonu ile Serralves arası 8,00€ tutuyor. Serralves Müzesi 1991 yılında açılmış. Sadece Portekizli sanatçıların değil, uluslararası düzeyde de sergileri gezebilirsiniz. Serralves Müzesi kocaman bir parkın içinde. Portekizliler park diye adlandırmış olsalar da bizce orası kocaman bir koru. Türlü türlü ağaç ve bitkilerin arasında saatlerce dolaşabilirsiniz. Bu matruşka misali parkın içine bir de çiftlik yerleştirmişler. Şehir içindeki onca yeşil alandan sonra, burayı da görmek kıskançlık seviyemizi üst noktalara taşımadı dersek yalan olur.
Foz do Douro: Yarım saatten şehirden uzaklaşmak ister misiniz? Porto’daysanız hayır da diyebilirsiniz tabii çünkü şehrin kalabalığı beni yordu gibi bir duyguya kapılacak bir şehirde değilsiniz. Yine de Ribeira’da Sao Francisco Kilisesi (daha da detay vermek gerekirse Tram Café)’nin önünden kalkan 1 No’lu Tram ile yarım saatte Faz Do Douro’ya ulaşabilirsiniz. Bu bölge ile ilgili detayları bir sonraki yazıda vereceğim ancak şunu söyleyelim, çok keyifli bir tramvay yolculuğu sizi bekliyor. Biletleri Tramvayın içinden 3,00€ vererek alabilirsiniz.
Porto’da gezilecek yerleri sonlandırmadan önce Ribeira’da önerdiğimiz bir güzargah daha var. Nehir kıyısında yürüyüşü bir de ters yöne deneyin diyoruz. Rua da Armenia, Rua de Tomos Ganzaga ve çevresi, Porto bayrakları ve çanak antenler kondurulmuş balkonları, minik avluları ile tipik Porto mahallelerinden örnekler sunuyor.
Daha fazla Porto fotoğrafı ve hap bilgiler için #ikigeceucgunnporto etiketiyle instagram’dan bizi takip edebilirsiniz.
Herkese keyifli seyehatler