Kaş’ın karşı pencere komşusu Meis, yolu Kaş’a düşenler için bir günlük kısa bir kaçamak hazırlamış. Bir çorak tepenin eteklerine kondurulmuş rengarenk kutu evler, masmavi denizle bütünleşmiş. Meis yerlilerinin kapı önü sohbetleriyle o minnacık ada sükunetinin yanına biraz da eğlenceyi eklemiş. Sebzesi, meyvesi Kaş’tan taşınan ada, sıcak insanları ile bütün malzemeleri çok iyi harmanlamış. Hal böyle olunca, bir köy nüfusuna sahip ada, kendine turist pastasından pay almayı da hakkıyla başarmış.
Meis’te bir yer keşfettim diyebileceğiniz çok bir seçenek yok. İşte tam da bu sebeple, bir yer keşfetme derdine düşmeyin ve Meis’in tadını doyasıya çıkarın. Çünkü bütün restoranlar, bütün kafeler sizin. Bir günde, neredeyse adadaki bütün işletmelerde bir şeylerin tadına bakabilirsiniz. Meis Gezi Rehberi niyetiyle yazılmaya çalışılan bu yazı en kısa gezi notları olarak bir ilk olacak. Çünkü Meis ile ilgili lafı uzatmaya pek gerek yok. Çok tatlı, küçücük bir ada burası. Restoranların hepsi önünüzde. Araya dereye saklanan yok. İstediğinizi seçebilirsiniz. Önemli olan bu küçük adanın keyfini çıkarmak.
Pasaportunuz ve Schengen Vizeniz varsa, Meis’e ulaşmak 115 TL’ye denk geliyor. (15 TL çıkış harcı). Vizeniz yoksa bu işlemi birkaç gün öncesinden Kaş’taki acentalardan halledebilirsiniz. Detaylı bilgi edinmek isteyenler, buraya bir baksın. Meis’te bir de hava alanı olduğunu belirtelim. Rodos’tan gelen gemileri de sayarsak Meis’in küçük limanı kendi çapında hareketleniyor.
Bizim yakadan ulaşıma dönersek, yaklaşık 25 dakika süren feribot yolculuğunun ardından, bir prefabrik pasaport kontrol kulübesinden geçerek Meis’e ayak basmış oluyorsunuz. Aynı feribot 16.30’da Kaş için dönüş yoluna çıkıyor. Bir hudut geçmiş olmanın bütün kurallarına uygun olarak, Meis size minik Duty Free’si ile merhaba diyor. Duty Free satışları 16.00’da başlıyor ve tahmin edeceğinizden daha kalabalık. Bu sebeple, eğer Kaş’ta yaşayan tanıdıklarınız ve size siparişleri varsa 16.00’ya doğru Duty Free kapısında esas duruşa geçiniz.
Eylül sonu olmasına rağmen, Kaş’ın kalabalığından sonra Meis karanlık bir odada inzivaya çekilmişiz gibi hissetmemize sebep oldu. Burada iyi bir şey söylemeye çalışıyorum. Ada, öylesine sessiz ki, tatilde tam bir inziva arayanlar için listeye en üst sıradan girebilir. Gazete falları tabiri ile “kendinizi dinleyip yeni projelere yelken açabileceğiniz” bir sürece bile sokabilir. Tabi bu sürece girmek için adada konaklamak gerek. Bu hususta az sayıdaki pansiyon ve otellerden yararlanabilirsiniz. Mediterraneo Kastelorizo, bizim gözümüze pek güzel göründü.
Meis’te ada dışında gezebileceğiniz iki yer Mavi Mağara (Blue Cave) ve St. George (Aya Yorgi) Koyu. Buralara nasıl giderim diye hiç dert etmeye gerek yok. Pasaport kontrolünden çıktığınız anda sizi meşhur ve ününü hakketmiş Costas’a yönlendirecek birileri karşınıza çıkıyor. Costas, 10€ karşılığında sizi önce Mavi Mağara’ya daha sonra da oldukça sessiz bir koy olan Aya Yorgi’ye götürüp, belirtiğiniz saatte sizi almaya geliyor. Tek yapmanız gereken Costas’ın yedi kişilik teknesinin dolmasını beklemek ki bu süreç 5 bilemediniz 10 dakika sürüyor.
Mavi Mağara (Blue Cave): İnternete Mavi Mağara yazdığınızda karşınıza çıkan görsellerin çoğunluğunda filtre olmadığını belirtmekte yarar var. Gördüğünüz mavi oldukça gerçek. Mağaraya girişte Costas’a kulak verin. Teknelerin içeri teker teker girdiği bu mağara, 75 m uzunluğunda, 40 m genişliğinde ve 35 m yükseklikte, Akdeniz’e saklanmış bir cennet. Kapı deliğinden görünen ışık gibi merak uyandıran güzellikteki bu mağarada 15dk. yüzme şansını elde ediyoruz. Mağara, adadaki ilk ziyaret noktanızdan biri olsun. Küçücük teknede dahi kafanızı eğmenizi hatta teknenin içine uzanmanızı gerektiren bir alçaklıkta olan mağara girişi, sular yükseldiğinde size bu imkânı vermeyecek. Tam da bu sebeple sabah, henüz sular durgunken, bu deneyimi yaşayın. Aklınızda buz gibi bir su kaynağı canlandıysa, suyun sıcaklığı karşısında şaşırabilirsiniz.
St. George (Aya Yorgi) Plajı: Mavi Mağara deneyiminden sonra, ister bu plaj/ada’da mola verebilir isterseniz Costas’la limana dönebilirsiniz. Meis’te denize girmek istiyorsanız Aya Yorgi iyi bir seçenek. Mavi Mağara’da on beş dakika kafi derseniz Costas’la başlangıç noktasına devam edersiniz. St. George Koy’unda minik bir işletme ve bir de Kilise var. Burası tam olarak bir plaj değil. Denize kayalıklar arasından giriyorsunuz. Su o kadar berrak ki, kayalıkların varlığıyla hareketlenen su altı, şnorkel ile yüzmek için sizi çağırıyor. Bu koyda bir saat geçirmek yeterli olacaktır. Çünkü esas konumuz Meis’te, sizi bekleyen köhne ama çok renkli sokaklar ve çok lezzetli bir mutfak var.
Adanın ara sokakları, sadece mavi beyaz Yunan adası algısını yıkar nitelikte. Renkli kapılar, minik avlular, bir anda güney İtalya esintileri yaşamanıza sebep olacak. Kireç vurulmuş daracık merdivenlerdeki fırça darbeleri ile, tekrar bir Yunan Adasında olduğunuzu hatırlayacaksınız. Yıllardır Kaş’tan bakıp el salladığımız Meis’in dar sokaklarından tepeye ulaşarak bu kez Kaş’a el sallayabilirsiniz.
Meis’in tarihinden de anlayabileceğimiz gibi, farklı grupların durak noktası olmuş ada. Hepsinden bir iz barındırarak, bugünkü renkli ve sıcak havasını yakalamış. Bir tutam İtalyan, bir tutam Yunan, bir tutam Türk. Mavi beyaz bayrak dalgalansa da Türk lirasının geçtiği, çoğunluğun Türkçe de konuştuğu ve yolunuzu gözlediği Meis’te altı saati hiç sıkılmadan geçireceğinize eminiz. Hiçbir şey yapmasanız bile gündüz, adanın tatlı kedileriyle, limanda içilen uzo, birbirinden lezzetli mezeler sizi o sofrada altı saat tutmaya yetebilir. Meis’te bir otelin internet sitesinden gezinirken gördüğüm cümle sanıyorum Meis’i tanımlayan en anlamlı kelimeleri bir araya getirmiş. Türk ve Yunan esintilerinin güzel evliliği. Evet, Meis işte tam olarak da bu.
Keyifli Seyehatler
#ikigeceucgunn