Kulağıma çalınan bambaşka bir dil, küçük bir tebessüm yakışırmış diye aklımdan geçirdiğim bir pasaport kontrolü, grinin her tonunda bir hava, “merhabasız” başlayan taksi yolculukları… ve sonra gün başlıyor, vakit geçiyor, güzel yemekler, güzel müzeler, küçük bir Old Town ve muhteşem sokaklarıyla karşılaşıyorum. Turistik merkezin biraz dışına çıkıp ilginç binaların arasında yürüyüşler yapıyorum ve Letonya’nın başkenti Riga’nın çok tatlı bir hafta sonu rotası olduğuna ikna oluveriyorum. Ne fazlası ne eksiği…
Niyetimiz bir “old town” gezisi ise Riga Gezilecek Yerler bir günlük bir dosya. Bu demek oluyor ki Tallinn ya da Vilnius gibi diğer Baltık şehirleri ile birleştirebilirsiniz. Gelişi güzel değil, gerçekten dolu dolu bir günde her köşesini görebileceğiniz bir eski kent merkezi var Riga’nın. Ancak şehrin merkezinde vakit geçirmek, alternatif birkaç yürüyüş rotası ile şehrin farklı dokularını da görmek isterseniz bir gün daha Riga’da kalmanız gerekecek.
Letonya’nın başkenti Riga Daugava Nehri ile Baltık Denizi’ne açılıyor. Bu, yaz aylarında nehir kenarında güzel günbatımları demek. Riga’nın eski kent merkezi UNESCO Dünya Mirası listesinde. Bu da fazlasıyla güzel sokaklar görmek anlamına geliyor. Riga, on dokuzuncu yüz yılda Rus İmparatorluğu’nun en büyük beşinci şehri oluyor. Nazi Almanya’sı tarafından işgal ediliyor, Ruslardan ayrılıyor. Tüm bu hızlandırılmış tarihi süreç ise bize görmek için bolca Sovyet mimarisi, gettolaşmış mahalleler bırakıyor.
Bir de şehir mimarisinin en baskın ayağı Art Nouveau yapıları var ki neredeyse Barselona ve Viyana ile yarışır durumda. Bu binaların peşinden koşmak, şehri fotoğraflamak, bir dönemin kalıntıları arasında gezmek Riga’da tempolu bir yürüyüşe hazır olun demek.
Riga’ya ne zaman gitmeli?
Kuzeye hayli yaklaştığınız bir seyahat olduğu için kış ayları gün ışığı pek cömert değil. Geç aydınlanıp erken kararan hava sorunsalı, buz kütlesi tadında soğuk ve gri gökyüzü şehrin güzelliğinden birazcık çalabilir. Tabi karlı bir zamana denk gelirseniz şehir çok daha güzel de görünebilir. Noel zamanı gitmek isterseniz Riga’nın tatlı küçük bir Noel Pazarı var. İnsan selinden tezgahlara yaklaşamadığınız türden değil aksine pazarın keyfini tam anlamıyla çıkarabileceğiniz tam kararında bir pazar. Ancak altını çizmek de yarar var, bir Noel pazarı bağımlısıysanız Riga sizi bu konuda tatmin etmeyecektir.
Yaz ve bahar ayları, Daugava Nehri kıyısındaki depolar bölgesi çok daha hareketli. Etkinliklere denk gelebileceğiniz, içkinizi alıp gün batımını kovalayabileceğiniz anlar çok olası. Şehrin parklarının canlandığını, gökyüzünün maviye çaldığını görmek Riga’dan daha keyifli ayrılmanıza sebep olacaktır.
Riga’ya Ulaşım, Riga’da Ulaşım!
Türkiye’den Riga’ya direkt uçmanın tek yolu şimdilik, THY ile İstanbul-Riga seferine bir bilet almak. Bir diğer seçenek de Tallinn uçuşlarını kontrol edip Tallinn’den araç kiralayarak ya da otobüsle Riga’ya ve hatta hazır buralara çıkmışken Vilnius’u da rotaya dahil edip bir Baltık yolculuğu planlamak. Tallinn- Riga arası karayolu ile yaklaşık dört buçuk saat sürüyor.
Riga Havaalanı- şehir merkezi ulaşım için tek kişiyseniz 22No’lu otobüsü kullanmak en ekonomik seçenek. Tek yön bilet 2€. Yanınızda kredi kartı bulundurmayı unutmayın. Nakit kabul edilmiyor. Biletinizi havaalanını çıkışındaki otomatlardan ya da otobüsten alabilirsiniz. Ancak kalabalıksanız Bolt uygulamasından araç çağırabilirsiniz. Bolt ile Havaalanı-şehir merkezi için 13€, şehir merkezi-havaalanı için 8€ ödedik. Otobüsle ulaşım 35-40 dakika sürüyor.
Riga’da Old Town dışına çıkmayacaksanız toplu taşıma kullanmanıza gerek yok. Her yere yürüyebilirsiniz. Hatta Old Town’un dışına çıkacaksanız da yürüyebilirsiniz. Şehrin en uç sınırlarından bahsetmiyorum ancak Moskova Gettosu ya da Centrs gibi bölgeler yürüyerek yirmi-otuz dakikada ulaşabileceğiniz mahalleler.
Şehir içinde ulaşım için otobüs, troleybüs ya da tramvay kullanabilirsiniz. 24 saatlik, üç günlük ya da tek kullanımlık bilet alabilirsiniz. Hangi tür bilet alırsanız alın binişlerde okutmayı atlamayın.
- 24 saatlik bilet: 5€
- 72 saatlik bilet: 8€
Erken check-in geç check-out ihtiyacınız varsa ve konaklayacağınız yer bunu sağlayamıyorsa valizinizi Old Town’da KEEP MY BAG’e emanet edebilirsiniz.
Adres: Mārstaļu iela 12, Centra rajons, Rīga, LV-1050, Letonya, Old Town Apartments.
Riga’da Konaklama:
Riga’da konaklamak için seçeneklere baktığınızda otel ve evlerin yoğunlaştığı iki bölge Vecriga (Old Town) ve Centrs (Merkez) karşınıza çıkıyor. Old Town’da konaklamak büyük kolaylık çünkü her şeye bir adım uzaklıktasınız. Centrs’da konaklamak ise hem daha ekonomik bir konaklama hem de yeme-içme hususunda çok daha kaliteli mekanlara yakın olmak demek. Old Town’a ise 15 dakika yürüme mesafesinde olacaksınız. Bu tamamen size kalmış. Biz Old Town’da konaklamayı tercih ettik. Konakladığımız adrese buradan bakabilirsiniz.
Riga Gezilecek Yerler:
İki gece üç günlük bir Riga seyahatinde, Vecriga, Centrs ve Lastadijas bölgelerini gezebilirsiniz. Bu üç bölge size farklı Riga’lar gösterecek. Daha kısa bir planda ise tabi ki öncelik Vecriga (Old Town) ve Centrs olmalı. O halde kitabın tam ortası Eski Kent Merkezi (Vecriga)’den anlatmaya başlıyorum.
Vecriga / Old Town:
Arnavut kaldırımlı sokaklar, renkli binalar, panoramik seyir teraslı kiliseler, orta çağ duvarları arasına saklanmış avlular ile 1200’lerden beri bir Cermen şehri olarak büyüyen Riga’nın tam kalbi eski kent merkezi. Riga, 1282 yılında Hansa Birliği’ne üye olarak bölgede önemli bir ticaret merkezi konumuna erişmiş. Gezdiğimiz sokakların, gördüğümüz binaların çoğu Letonya’nın Rusya’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmesinden sonraki süreçte yenilenmiş olsa da tarihi dokusunu koruduğunun altı çizilmiş.
*House of the Black Heads (Melngalvju nams):
Tarihi 1334 yılına dayanan ve tüccarlar için bir buluşma alanı olarak tasarlanan bina on beşinci yüz yıl ortalarında evlenmemiş tüccarlar, armatörler ve yabancılardan oluşan Black Heads loncası tarafından kullanılmış. Binanın büyük kısmı 1941 yılında Alman Nazi Ordusu ile Sovyet Ordusu arasındaki bir çatışmada bombalanmış. Geriye kalanlar ise tüm karşı çıkmalara rağmen, 1948 yılında Sovyet hükümeti tarafından yıkılmış. Yani bugün gezdiğimiz Black Heads Loncası’nın ikametgahı 1994-2000 yılları arasında yeniden inşa edilen bina. Şu an bir müze ve etkinlik alanı olarak kullanılıyor. İçeride loncaya ait eşyaları, orta çağ mahzenlerini, toplantı ve balo salonlarını görebilirsiniz.
Giriş: 8€
*St. Peter’s Church (Svētā Pētera Baznīca):
Riga’ya adım atar atmaz şehri tepeden görebileceğiniz, aynı zamanda şehrin en eski Luteryan Kilisesi sayılan St.Peter’s Kilisesi’ne gitmeli. Çünkü hem eski kentin orta çağ sokaklarına hem modern yüzüne hem Daugava Nehri’ne ve limana hem de Riga Körfezi’ne tepeden bakarak şehri kafanıza oturtuyorsunuz. Neredeyim, nereye gideceğim, ne göreceğim sorularınız cevabı burada. Üstelik harika bir fotoğraf noktası olduğu gerçeği de var. Çıktığınız en rahat kilise kulesi olabilir. Üç kat merdiven ve sonra asansörle 57 metreden Riga’ya bakıyorsunuz.
Giriş: 9€
*Riga Cathedral (Rigas Doma) – Dome Square (Doma Laukums):
Gerçek bir tırmanış isteyenler yolunu doğruca Riga Katedrali’ne çevirmeli. 1211 yılında inşasına başlanan katedral, birçok eklemeden sonra yirminci yüz yılda son görünümünü almış. Gotik, Barok, Art Nouveau birçok detayın bir arada olduğu Riga’nın ve Baltık Bölgesi’nin en büyük yapılarından biri. Katedralin orta çağ kulesi, on altıncı yüzyılda yayınlanan Cosmographia kitabında, Riga’nın en eski görüntüsü kabul edilen görselde de yer bulmuş. On sekizinci yüz yılda yeni bir Barok kule inşa edilmiş. Sovyet döneminde ise katedral konser salonu olarak kullanılmış. Kuleye grup halinde bir görevli rehberliğinde çıkabilirsiniz. Merdivenler çok eski, ahşap, dar ve dimdik.
Giriş: 10€
Katedralin yükseldiği meydan, eski kent merkezinin tatlı meydanlarından biri. Şehrin en büyük Noel pazarı da bu meydanda kuruluyor.
*Art Museum Riga Bourse (Makslas muzejs Rigas Birza):
Eski Borsa Binası bugün Letonya’nın uluslararası koleksiyon bağlamında en kapsamlı müzesi. Kiremit rengi dış cephesinin güzelliği, granit İskoç sütunlarıyla kaplı salonlarında Avrupa, Asya, Orta Doğu, Antik Mısır, Antik Yunan ve Roma sanatına uzanan geniş bir koleksiyon barındırıyor. 2013 yılında Avrupa Müze Forum’u tarafından Avrupa’nın en başarılı sekiz müzesinden biri olarak özel övgüye layık görülmüş. Övgüler ve ödüller bir tarafa Riga’da böyle bir müze ile karşılaşmak en güzeli.
Giriş: 12€
*Three Brothers (Trīs brāļi):
Şehrin görselleriyle özdeşleşmiş yerlerden bir diğeri de bitişik nizamda, farklı dönemlerde, farklı stillerde yapılmış ve Üç Kardeş adını almış bina kompleksi. Efsaneye göre bir aileden üç farklı kişinin yaptırdığı evlerin en yaşlı kardeşi 1490 yılında inşa edilmiş. Hollanda ile ticaretin yoğun olduğu bu dönemde inşa edilen evin mimarisi Hollanda Rönesans’ından esinlenmiş. Ortanca kardeş en zengin olanmış ve 1646 yılında yapılmış. Daha geniş pencereler, daha geniş bir yaşam ve çalışma alanı varmış. En genci ise on yedinci yüz yılının ikinci yarısında her katında küçük daireler planlanarak yapılmış. En küçük ve en dar olanıymış. Cephesine yerleştirilen maskların, ev sakinlerini kötü ruhlardan koruduğuna inanılmış. Şu an Riga Mimarlık Müzesi’nin kullanımında.
*Powder Tower (Pulvertornis):
Asıl işlevi orta çağ surlarında bir kule olan barut kulesi 1330 yılında yapılmış ve kum kulesi olarak anılıyormuş. Tahmin edersiniz ki bu gördüğümüz kule birkaç kere yenilenmiş. On yedinci yüzyılda barut deposu olarak kullanılmaya başlanmış ve bu isimle anılır olmuş. 1919 yılında Savaş Müzesi kurulmuş. İlerleyen yıllarda yanına yapılan ek bina ile şu an Savaş Müzesi’nin bir parçası. Gezmek ücretsiz.
Eski Kent Merkezinin Gözdesi Sokaklar:
- Kramu iela: Riga görselleri ile özdeşleşen o tatlı sokak.
- Swedish Gate: Şehir duvarlarının dışındaki kışlalara erişim sağlamak için şehir duvarlarının bir parçası olarak 1698’de yapılan sekiz kapıdan geriye kalan tek kapı. Ancak tabi ki bir efsanesi var. Genç kızların askerlerle ilişki yaşaması yasakmış. Tabi ki bir İsveç askeri bir genç kıza aşık olmuş. Bu kapı da onların buluştukları yermiş. Ancak bir gece asker her zamanki buluşma yerine gelemeyince, bu yasak ilişkiyi bilen halk, sevgilisini bekleyen kızı duvara mıhlamış. Geceleri, kızın çığlıkları burada duyulurmuş.
- Rozena iela: Riga’nın en dar sokağı.
- Konventa Courtyard: Old Town’daki tatlı avlulardan bir tanesi.
Cat House: Büyük loncaya kabul edilmeyen Letonyalı zengin bir tüccar, sinirlenerek evinin çatısına Büyük Lonca binasına dönük iki kedi yerleştirmiş. Loncaya kabul edildikten sonra kedilerin yönü değiştirilmiş. 1909 yılında inşa edilmiş.
Centrs Bölgesi:
On dokuz ve yirminci yüz yıl Riga’nın ekonomik, endüstriyel ve demografik bağlamda altın çağını yaşadığı dönemler. Bu altın çağın izleri de en çok Centrs Bölgesi’nde görülüyor. Aslında ülke tarihi, bir işgaller ve bağımsızlık arayışı tarihi. Bu coğrafyanın demografisi, zengin Alman ‘Baltık Baronlar’, bir dönem siyasi liderliği ele alan Ruslar ve çok uzun zamandır köy ve kasabalarda yaşayan Letonyalılardan oluşuyor. Ülke 1918 yılında bağımsızlığını ilan ediyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda önce Nazi Almanya’sı daha sonra da Sovyetler Birliği tarafından işgal ediliyor. Ancak 1991 yılında tam bağımsızlığını kazanabiliyor.
Günümüz Riga’sı için konuşursak Centrs, şehrin daha “gerçek” tarafı. Şef restoranları, nitelikli kahveciler, Old Town’a alternatifi barlar, sanat galerileri, vintage mağazalar, iş yerleri ve yaşam alanlarıyla masalsı Riga’nın ayakları yere basan tarafı.
Centrs, tam olarak Brivibas iela (Özgürlük Caddesi) etrafında bir yürüyüş rotası demek. Bu rotada sizi tüm heybetiyle Özgürlük Anıtı karşılıyor. Bağımsızlık savaşında hayatını kaybeden askerler için yaptırılmış bir kültürel hafıza simgesi. Buraya hızlı bir bakış atıp yolunuzu Letonya Güzel Sanatlar Müzesi’ne çevirebilirsiniz.
*Latvian National Museum of Art (Latvijas Nacionālais mākslas muzejs): Letonya sanatının iki yüz yıllık tarihi ile tanışmak için buradan daha iyi bir adres olmaz. Hem muhteşem binası hem de içerisindeki etkileyici eserler ile Riga seyahatinizde öncelik vermeniz gereken yerlerden biri. Resim ve heykel koleksiyonlarının yanı sıra bodrum katındaki sanat eserleri için oluşturulan depolama alanı da ilginç. Pazartesi hariç haftanın altı günü ziyarete açık. Her ayın son pazar günü, süresiz sergileri ücretsiz gezebilirsiniz.
Müze ziyareti sonrası, şehrin Rus hakimiyeti döneminde inşa edilen gösterişli Rus Ortodoks Kilisesi’ne göz atıp bölgedeki art nouveau mimarinin izlerini sürebilirsiniz.
Centrs’de Art Nouveau Mimari:
Art Nouveau mimarinin Letonya’da en önemli isimlerinden sayılan mimar Mihails Eizenstein’ın Elizabetes iela 33 adresinde, bitişik nizamda tüm ilginçliğiyle yükselen iki yapısı bölgenin en ünlüsü. Ancak yolu biraz daha uzatıp Alberta iela’daki binaları da görmeyi atlamayın. Dilerseniz yakınlardaki Art Nouveau Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Tallinas Kvartals:
Old Town’a alternatif, şehrin daha lokal ve hip bölgelerini de keşfetmek isterseniz, Talin’den de aşina olabileceğiniz, eski blokların şehre yeniden kazandırılmasıyla ortaya çıkmış bir kentsel alan Tallinas Kvartals’a kadar uzun bir yürüyüş yapabilirsiniz. Sokak sanatı, kafe ve barlarla dolu, şehirlerin hipster ruh hallerini sevenlerin keyif alacağı bir endüstriyel ada gibi.
Riga Central Market, Spikeri, Riga Getto: LASTADİJAS
Merkezden ayrılıp Riga’nın bir diğer yüzünü görmek için Latgale’ye doğru bir yürüyüş rotası çiziyoruz. Latgale kocaman bir bölge ve biz Lastadijas çevresinde eski Moskova Banliyösü’nün sınırlarında, Riga Gettosunun kalıntıları arasında bir yerlerde dolaşıyoruz.
*Riga Central Market
Old Town’dan kısa bir yürüyüşle Lastadijas’ta görmeniz gereken ilk yer Riga Central Market. İlginçtir ki bu şehirden beklenmeyecek kadar büyük bir pazar alanı ile karşılaşıyorsunuz. Daugava Nehri’nin kenarında, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanların zeplin hangarı olarak kullandıkları alan pazar pavyonlarına dönüştürülmüş. Burayı sadece meyve, sebze, şarküteri ve diğer yiyeceklerin satıldığı bir pazar olarak hayal etmeyin. Beş adet kocaman hangar ve her birinin içeriği farklı. Sadece hangarların içi değil, açık hava bölümünde de kıyafetten, elektronik eşyalara, züccaciyeden meyve sebzeye aklınıza gelebilecek birçok ürünü bulmak mümkün. 1997 yılında Unesco Dünya Mirasına alınmış.
*Spikeri Creative Quarter
Riga ile ilgili kesin bir bilgi var ki o da şehrin her köşesinde dönüştürülmüş bir kentsel alan bulmak mümkün. Daugava Nehri kıyısına, Lastadijas’a, ilk olarak tüccarlar, kayıkçılar, köyden gelenler yerleşmeye başlıyor. Yerleşim başladıkça ilk ahırlar, depolar, meyhaneler ve sosyal alanlar da ortaya çıkıyor. Daha sonra ticaretin artması ile depolar çoğalıyor. Günümüze dönecek olursak depo blokları UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Bununla birlikte hem yerel halk hem de turistler için ilgi çekici, halka açık bir kültürel alana dönüşümü planlanmış. Bunu da başarmışlar. Yaz aylarında açık hava sineması, konserler gibi etkinliklerin düzenlendiği, antika ve bit pazarlarının kurulduğu, Daugava Nehri kenarında günü batırmak için gelinebilecek bir sosyal alana dönüşmüş.
*Riga Gettosu / Moskova Banliyösü
Latgale hem eski Moskova Banliyösü olarak biliniyor hem de Riga Gettosu olarak anılıyor. Bir zamanlar Rusların yoğunlukta olduğu mahalle, Nazi Almanya’sı işgalinde Letonya’daki ve daha sonra Almanya’dan getirilen Yahudilerin yerleştirildiği bölge olmuş. Bölgeyi gezerken 1941 yılında yakılan Büyük Karo Sinagogu’nun kalıntılarını görebilirsiniz. 2010 yılında, depolar bölgesine bir Ghetto Müzesi açılmış. Diğer tarafta ise Lastadijas’ta gezerken her yerden görebileceğiniz Stalin’s Birthday Cake” lakaplı Stalinist Mimarinin görkemli örneği Bilim Akademisi ile karşılaşıyorsunuz. Bu yapının ikiz kardeşi de Varşova’da. Ancak ikisinin de doğum yeri Moskova’da Yedi Kız Kardeş olarak bilinen gökdelenler.
*Born to be free!
Riga’nın bu ilginç mahallesini gezerken haritanız sizi son olarak Dzimusi brivibai adresine yönlendirmeli. Moda endüstrisinde sömürülen hayvanlara dikkat çekmek ve kürk üretimi için hayvan yetiştirilmesine son vermeyi teşvik etmek amacıyla LMA Heykel Bölümü öğrencileri tarafından tasarlanan tilki enstalasyonu Lastadijas’ın “her telden” havasına keskin bir katkı sağlamış.
Renkli eski kent merkezi, gri Sovyet havası, hareketli tarihini yansıtan mahalleleri, art nouveau mimarisi ile sürprizlerle dolu bir şehir Riga. Biraz daha kazınsa çok daha fazlasını vereceğine eminim.
Gidecek herkese keyifli seyahatler 🙂
Meltem