Romanya’nın başkenti olduğunu ve uzun süre Osmanlı egemenliği altında kaldığını bildiğim Bükreş hakkında, şehri ziyaret etmeden önce çok da bir fikir sahibi olmadığım ortaya çıktı. Gittiğimde, tahminimden daha çok doğu bloğu ülkeleri esintileri taşıyacağını düşündüğüm Bükreş, kendisine takılan “Doğu’nun Paris’i” ya da “Küçük Paris” betimlemelerinin bir kısımını hak etmiş görünüyor. Bilgi eksiliği, Bükreş’te gezilecek yerlerin daha az olduğunu ve daha çok gece hayatıyla ön plana çıkacağını düşünmeme sebep olsa da Bükreş Gezi Rehberi oluşturmaya değecek bir sürü yer var bu şehirde. Tiyatroları, opera binaları, müzeleri ve yemyeşil parkları bir tarafta, bir sokak öteden gelen dokuz sekizlik melodileri, küçük sokak çalgıcıları, kilise önü dilencileri diğer tarafta, gezmesi keyifli iki gece üç günlük destinasyonlardan biri olmaya aday bir şehir Bükreş.
Aynı zamanda bir sürü çelişkisi var şehrin. Hangi şehrin yok ki? Paris kimliğinden esinlenilmiş güzel binalar, özenle ortaya çıkarılmış zevkli mekanlara karşılık, çöplerin biriktiği sokaklar, tuhaf insanlar, laf atmayı meslek edinmiş bir grup insan, güler yüzden biraz mahrum kalmış çalışanlarla Bükreş size merhaba diyor. Bu tespitler arka arkaya sıralandığında burası güvenli bir şehir mi diye sorabilirsiniz. Bizim tecrübemiz, size buranının güvenli bir şehir olmadığını söyleyemez. Ancak özellikle şehrin güneyinde dolanırken algıların biraz daha açık olması yerinde olabilir.
Paris benzerliği konusuna bir kez daha dönecek olursak, bu benzerlik aslında Çavuşesku dönemi öncesi daha çok hissediliyormuş. Çavuşesku rejimi-diktatörlüğü- ise Bükreş’i daha çok Sovyet tarzı mimariye yöneltmiş. Nitekim özellikle Parlamento Binası ve o bölgedeki bakanlık vb kurumların bulunduğu binalara baktığınızda upuzun blok yapılara şahit olacaksınız. Buna karşılık, Paris tarzı barok ve neo-klasik binalar ise daha çok Lipscani ve çevresinde karşınıza çıkacak. Birçoğunun da Çavuşesku döneminde yıkıldığının altını çizelim. Şehrin güneyinde arka sokaklarda kaybolmaya başladığınızda göreceğiniz bakımsız evler ile Bükreş’in diğer yüzü ile tanışacaksınız. Bükreş geneline inmeden önce Romanya tarihine baktığımızda, şehrin tarihinde yaşanan olaylar başkent olması sebebi ile Bükreş’i daha çok etkilemiş durumda. Rejim değişiklikleri, devrimler derken bir şehrin birden fazla yüzü olması şaşırtıcı değil. Özellikle komünizmi geride bırakıp kapitalist dünyaya merhaba diyen birçok şehirde gözlemlenen arada kalmışlık Bükreş’te de kendini hissettiriyor.
Romanya ve başkent Bükreş’in tarihindeki en güncel ve kültürel hafızalarda yer etmiş ismi Çavuşesku. Çok da eski olmayan bir tarihin baş kahramanı Çavuşesku’nun Romanya’ya ve Bükreş’e yaptıklarını da kısaca not düşelim ki Bükreş’i ve buradaki insanları anlamaya bir adım daha yaklaşalım. Nitekim Bükreş’te satılan magnetlerde bile, dev Bükreş Parlamento Binası’nın ne kadar az kullanıldığını gördüğünüzde Çavuşesku’nun halk tarafından pek de keyifle hatırlanmadığını anlayabilirsiniz. Çünkü bu bina, Rumen halkı büyük sıkıntılar çekerken, Çavuşesku’nun lüks hayatını sürdürdüğü bir saray olarak yaptırılmış. Çavuşesku yönetiminin Romanya’yı getirdiği nokta halkın fakirlikte eşitlendiği, katı nüfus politikalarının uygulandığı, köyden kente göçün arttığı bir Romanya olmuş. Birçok kültürel ve tarihi dokuyu da kolayca yok eden Çavuşesku’nun hikayesi de birçok diktatörün sonu ile benzerlik göstermiş. Çavuşesku’nun 1989 yılında canlı yayında kurşuna dizilmesi sadece Rumenlerin değil tüm dünyanın hafızasına kazınmış. İşte bütün bu bilgileri aklımızın bir köşesinde tuttuğumuzda, bir de aşağıdaki Bükreş ipuçlarını öğrendiğimizde gezimiz biraz daha kolay bir hal alıyor.
Bükreş İpuçları:
Romanya 2007 yılından beri AB üyesi, ancak ülkede Euro kullanılmıyor. Lokal para kullanmak size çok para harcadığınız hissini verse bile, klasik bir Avrupa tatilinden çok daha ekonomik bir tatil olacak Bükreş seyahatiniz.
Romanya para birimi Lei/Ron. 1 Lei=0,905 TL. Lei ve Ron’un aynı şey olduğunun altını çizelim. Bozuk paraları ise Bani ve neredeyse hiç kullanılmıyor. Bozukluklar yerine cüzdanınızda bir sürü 1 Lei birikecek. Paranızı gitmeden Türkiye’deki dövizcilerden çevirmeniz sizi bir miktar komisyondan kurtarabilir. Ancak havaalanından bahsetmiyorum. Havaalanı olduğu sürece İstanbul ya da Bükreş fark etmez. O komisyon cepten çıkacak. Üstelik hava alanındaki dövizcilerde yeterli Lei bulunmadığı için ister istemez yine Bükreş’ten tedarik etmek durumunda kalacaksınız. Siz en iyisi gitmeden, yolunuz düştükçe Kadıköy, Üsküdar, Bakırköy’deki dövizcilere bir uğrayın.
Bükreş’te birçok yerde, tahmininizden daha çok Garanti Bankası var. Başınız sıkışırsa para çekmek için kullanılabilir.
Ödeme konusunda hesabı isterken kart ya da nakit mi ödeyeceğinizi belirtirseniz garsonların somurtmasına şahit olmazsınız. Genelde hesabı istediğiniz zaman kendileri soruyorlar. Diyelim birden fazla kişisiniz ve bir kısmınız nakit bir kısmınız kredi kartı ile ödeyecek. İşte bu durumdan pek hoşlanmıyorlar. Genelde de bu talebinizi yerine getirmiyorlar. Bahşişler genel olarak tutara eklenmiyor. Ancak bazı lüks restoranlarda servis ücreti aldıklarını göreceksiniz.
Bükreş’te yeme-içme fiyatları ise Türkiye (İstanbul)’ ye göre biraz daha ucuz. Örnek verecek olursak turistik bir yerde içtiğiniz Espresso 8.00 Lei’ye mal olacak. Bu konuya ikinci yazıda değineceğim.
Bükreş’te ulaşımı metro ve otobüslerle sağlamak mümkün. Taksi seçeneği olmakla birlikte biz hiç kullanmadık. Başarısız Uber deneyimimizi de es geçiyorum.
Bükreş Havaalanı ve şehir merkezi ulaşımı 783 No’lu otobüslerle yaklaşık 45dk. sürüyor. Havaalanından çıkıp bir kat aşağı indiğinizde otobüslerin kalktığı yeri ve bilet gişesini göreceksiniz. 783 No’lu otobüs için iki kullanımlık biletinizi 7,80 Lei’ye alabilirsiniz. Biz kalabalığız taksi daha hesaplı olur derseniz terminaldeki taksi çağırma kiosklarını kullanmak bir seçenek olabilir. Burada istediğiniz firmanın taksisini çağırabiliyorsunuz. Gitmeden önce Bükreş taksicileri ile ilgili olumsuz yorumların çoğunlukta olması, toplu taşımaya daha sıcak bakmamızı sağladı. Gündüz dolaşırken, tıpkı İstanbul’daki gibi sizi korna çalarak dürten birçok taksiciye şahit olurken, tam da iş çıkışı taksi aradığımızda bir tane bile boş bulamadık.
Bükreş metrosu şehir içi ulaşımında iş görse de hava alanı ulaşımı için biraz zahmetli bir seçenek. Birçok aktarma sonrasında sizi hava alanına ulaştırıyor. Metroyu çok az kullandığımız için günlük kart almak yerine 2.5 Lei’ye iki kullanımlık kartları tercih ettik. Metro istasyonlarında ister gişeden ister makinalardan alabilirsiniz.
Bükreş-Old Town/Lipscani’de gönüllü hizmet veren bir turist bürosu var. Aklınıza gelen bütün sorulara cevap vermeye çalışıyorlar.
Bükreş’te konaklama konusunda birçok seçenek mevcut. Paris’e benzerlik gösterir şekilde Bükreş de “sektör” lere ayrılmış. Bir Paris esintisi olan sokak tabelalarında hangi sektörde olduğunuz yazıyor. Toplamda 6 Sektöreden oluşan Bükreş’te otellerin yoğunlaştığı iki bölge Lipscani/Centrul Veci ve Calea Victoiei. Bükreş’te gezinirken altı bölgeye de girip çıktığınızı fark edeceksiniz. Nitekim hepsi Centrul Veci’de birleşiyor. Burayı dairenin merkezi olarak düşünürsek, her bölgenin merkezle bir teması var.
Konaklama tercihinizi yaparken dikkat etmeniz gereken nokta nasıl bir tatil anlayışınızın olduğu. Şehrin güneyini tavsiye etmiyorum. Old Town’daki butik oteller tam şehrin merkezinde olmakla birlikte turistik anlamda görülecek birçok yere yakın. Hava karardığında ise buradaki restoranlar oldukça canlı bir hal alırken, gece yarısına doğru buradaki eğlence biraz daha üniversite öğrencilerine yönelik bir hal almaya başlıyor.
Calea Victoira üzerinde ise daha çok zincir oteller bulunuyor. Bu bölgenin avantajı hem Lipscani/Old Town’a hem de şehrin kuzeyinde kalan Kiseleff bölgesine yakın olması. Tam ortada kalan bir bölge. Kiseleff ise şehrin daha lüks kesimi ve Bükreş’in birçok ünlü gece klübü burada. Yine de konaklama için Old Town ve Calea Victoria ikilisinden fazla uzaklaşmamanızı öneriyorum.
Bükreş için iki gününüz varsa birkaç müzeden feragat ederek, toplu taşımadan da yararlanarak gezebilirsiniz. Ancak üç gün, çok daha keyifli bir gezi olacaktır. İki gün ve üç günlük gezi önerim şu şekilde olur.
İki gününüz varsa:
İlk Gün: Calei Victoriei, Old Town/Lipscani, Parlamento Binası ve çevresi
İkinci Gün: Kiseleff ve çevresi. (Bu bölge havaalanına yakın olduğu için direkt havaalanına geçiş yapabilirsiniz)
Üç gününüz varsa:
İlk Gün: Calei Victorie, Old Town
İkinci Gün: Kiseleff ve çevresi (Heraust Parkı’nı doyasıya gezebilirsiniz)
Üçüncü Gün: Parlamento Binası ve çevresi akabininde ise Bükreş’in güneyinde kalan sokaklarda kaybolabilirsiniz.)
Bükreş’e dair ipuçları bu şekilde. Gezilecek yerleri de detaylı olarak bu yazıda anlatmayı planlamıştım ancak, Bükreş ipuçları tahminimden biraz daha uzayınca yazıyı bölmek daha iyi bir fikir gibi göründe. Detaylar için bir sonraki yazıya bakabilirsiniz.
Herkese iyi seyahatler…
#ikigeceucgunn