Floransa Gezi Rehberi: Floransa Gezilecek Yerler ve Rönesans Baby!

Floransa Gezi Rehberi: Floransa Gezilecek Yerler ve Rönesans Baby!

Yaşasın yine İtalya’yla ilgili bir şeyler yazıyorum. Hem de İtalya’nın en sevdiğim şehirlerinden biri Floransa’yla ilgili. Floransa’da gezilecek yerler listesi göz kamaştırıcı. Elimizde zamansız bir klişe “Rönesans” var. Floransa’ya imzasını atmış bir Medici Ailesi, fazla sanat yüklendiğinizi hissettiğiniz anda kaçabileceğiniz bahçeler var. İtalyan mutfağı ve neşesi zaten cepte. Geriye sadece iyi bir planlama kalıyor. İyi bir planlamadan kastım, önceden alınmış biletler. Çünkü bu şehir sadece bizim en sevdiğimiz yerlerden biri değil neredeyse tüm dünyanın göz bebeği. Hal böyle olunca turistik yerlere giriş sırası arşa ulaşabiliyor.

Floransa’ya ulaşım:

Floransa’da bir havaalanı olmasına rağmen, Türkiye’den direkt uçuş bulunmuyor. Eğer çıkış destinasyonunuz Türkiye ise Bologna’ya uçmak en kısa yol. Bologna – Floransa arası ulaşım için tren ve otobüs seçeneği var. Eğer Bologna’da vakit geçirmeyecekseniz, hedefiniz sadece Floransa ise hiç vakit kaybetmeden Bologna havaalanından kalkan Appenino Shuttle otobüsleriyle bir buçuk saatte Floransa’dasınız. Alandan dışarı çıkıp sola doğru yürüdüğünüzde otobüs peronlarını göreceksiniz. Biletleri internetten alabileceğiniz gibi otobüse binerken de alabilirsiniz. Otobüste alacaksanız sadece nakit geçerli. Otobüs firmasının linkine buradan ulaşabilirsiniz. Biletleri internetten almak toplamda 10.00€’luk bir avantaj sağlıyor.

  • Bologno Havaalanı- Floransa: 20.00€ (online)
  • Bologna Havaalanı – Floransa: 25.00E (otobüs)
Appennino Shutte

Floransa’da ulaşım: Şehir içinde her yere yürüyerek gidebilirsiniz. Uzak gibi görünen yerler bile en fazla otuz dakika yürüme mesafesinde. Eğer Floransa’dan başka şehirlere geçme planınız varsa ve araba kiralamadıysanız Santa Maria Novella Tren İstasyonu’nu kullanacaksınız. Bir fazla gününüz varsa Pisa’ya geçmeyi düşünün derim.

Floransa Seyahatinizi kolaylaştıracak birkaç ipucu verelim. Eskiden Firenze Card diye bir uygulama vardı. Firenze Card müzelere ücretsiz girebileceğiniz, sıraları eleyebileceğiniz ve daha bütçe dostu bir uygulamaydı. Pandemi sebebiyle (?) bu kartın kaldırıldığını söylediler. Böyle olunca müze biletlerinizi önceden almak dışında başka bir seçenek kalmıyor. Hem bir iki Euro daha avantajlı, hem de zamanı belli olduğu için planlama yapmayı kolaylaştırıyor. Biletleri tek tek almak yerine, sunmuş oldukları kombine müze biletlerini tercih ederseniz biraz daha ucuza alabilirsiniz.

Floransa’da güne erken başlamak çok kıymetli. Önceden biletiniz yoksa bile, müze girişleri, rezervasyonlu rezervasyonuz olmak üzere ikiye ayrılıyor. Müze açılmadan rezervasyonsuz giriş sırasında erkenden yerinizi alırsanız en az bir saat beklemekten kurtulursunuz.

Genel olarak seyahatlerde sabahın köründe uyanan biri olarak, Floransa’da bunun ekmeğini fazlasıyla yedim. Sabah sekiz olmadan şehirde bir tur attığınızda, turistik meydanların boşluğu şehri bambaşka bir gözle görmenizi sağlıyor. Üstelik fotoğraf için insanlarla mücadele etmek zorunda değilsiniz. Sabah 09.00’da ilk Uffizi Müzesi’ni ziyaret edip 13.00 gibi hazır biletinizle Gallerie dell Academia’ya geçtiğinizde zaten önemli bir iş halletmiş oluyorsunuz. İşin özeti, Uffizi Müzesi, Galleria Dell Academia, Cathedral Santa Maria di Flore ve Pitti Sarayı – Boboli Bahçeleri için biletiniz hazırsa, geri kalan her şeyi çok rahat planlayabilirsiniz. “Floransa’ya gidip buraları görmedin mi?” bakışlarından kurtulmak istersiniz diye düşünüyorum.

Floransa’da o kadar çok katedral var ki, haritayı açtığınızda da bölgelerin isimlerini bu kiliselerden aldıklarını fark ediyorsunuz. Bir noktadan sonra kilise gezip, sürekli Meryem ve İsa ikonografisi görmek bayabilir. Bu noktada şehrin manzarasına ve lezzetli mutfağına sığınıyoruz.

Turistik haritayı açınca görülecek çoğu yer Doumo ve Santa Maria Novella Bölgesi’nde toplanmış gibi görünse de biz her fırsatta kendimizi Arno Nehri’nin karşı yakasına atmaya çalıştık. Yani Oltrarno. Daha sakin, daha lokal bu bölge aynı zamanda şehri yukarıdan izlemek için de müthiş.

Ponte Vecchio- Günün ilk saatleri

Floransa’da konaklama için Santa Maria Novella Bölgesi’ni öneriyoruz. Evet, her ne kadar sürekli karşı yakaya kaçmaya çalışsak da Duomo’ya üç beş dakika mesafede olmak çok keyifli. Floransa’da konakladığımız iki adresi de buradan ve buradan görebilirsiniz.

Floransa Gezilecek Yerler:

  • Duomo Bölgesi
  • Santa Maria Novella
  • Santa Croce Bölgesi
  • Oltrarno

Duomo Meydanı-Piazza del Duomo: Görsel hafızamızdaki Floransa’nın karşılığı büyük bir çoğunluk için bu meydan olsa gerek. Bir Çan Kulesi, Vaftizhane ve Katedral üçlemesinden oluşan dini kompleks, Duomo Meydanı’nı oluşturmuş. Yazın oldukça kalabalık ve turistik, kışın ise oldukça kasvetli ve etkileyici görünüyor.

Floransa Katedrali-Cattedrale di Santa Maria del Fiore: İlk mimarı Arnolfo di Cambio tarafından yapımına 13.yy’da başlanmış ancak 15.yy’da tamamlanarak Floransa’nın simgesi haline dönüşmüş katedralin iki yüzyıllık yapım serüveninde birçok kişinin ismi geçiyor. Gotik Mimarinin hâkim olduğu dönemde yapımına başlanmış, ancak zaman ilerledikçe, gotik mimaride kullanılan kemerli payandaların kullanımının Floransa’da yasaklanması ile Akdeniz tarzı kubbelere dönüş yaşanmış. Bu bağlamda, Floransa Katedrali’nin Brunelleschi tarafından tamamlanan kubbesi, Rönesans şehirlerinde karşımıza çıkan kubbelerin ilk örneği olmuş. Dayanma kemerleri kullanılmadan tasarlanan kubbe, Donatello, Paolo Uccello, Lorenzo Ghiberti ve Andrea del Castagno gibi Rönesans’ın ünlü sanatçıları tarafından betimlenen, İncil’den sahnelerin olduğu fresklerle kaplanmış. Yaklaşık 100 metre uzunluğundaki kubbenin tepesine, 400 küsür merdiven çıkarak ulaşmak mümkün. Altını çizmekte fayda var, gerçekten çok zorlu bir tırmanış oluyor bu. Sonlara doğru bacaklarınız titreyecek, diliniz damağınız kuruyacak ve içtiğiniz su bu sorunlara çözüm olmayacak. Kubbeye ulaşırken karşınıza çıkan bu meşakkatli yol, yer yer iyice daralacak, merdivenlerin kenarındaki metal tırabzanlardan elinize bulaşacak pis metal kokusu sizi rahatsız etmeye başlayacak. Ancak başarabilirseniz, gittiğiniz mevsime ve hava durumuna göre ya çok güzel bir Floransa manzarası ya da fotoğraf dahi çekemeyecek kadar kalabalık bir manzara ile karşılaşacaksınız. 

Aziz Giovanni Vaftizhanesi- Battistero di san Giovanni: Floransa’nın en eski yapılarından biri olan vaftizhanenin kökleri 5.yy’a kadar uzanıyor. Binanın bir pagan tapınağı olarak var olduğu, ancak Hıristiyanlıkla birlikte vaftizhaneye çevrildiği rivayeti de var. Vaftizhanenin öne çıkan özelliği, Michalengelo tarafından “Cennetin Kapıları” olarak tasvir edilen ve Lorenzo Ghiberti tarafından yapılan bronz kapıları. Binanın en eski kapısı, Andrea Pisano tarafından yapılan güney kapısı. Kuzey ve Doğu kapıları ise Ghiberti tarafından yapılmış.

Giotto’nun Çan Kulesi- Campanille di Giotto: Giotto di Bondone tarafından yapımına başlanan çan kulesi, Gotik Mimarinin örneklerinden bir tanesi. Kulede 7 adet çan mevcut. Duomo’dan daha kısa bir tırmanışla- 414 merdiven- çan kulesinin tepesine ulaşılabilir. Ancak bence bu noktada bir seçim yapılmalı. Bir insan vücudunun bir günde arka arkaya bu kadar çok merdiven çıkabileceğine inanmıyorum. Üstelik bir de beklenilen uzun kuyruklar dikkate alındığında, bir tırmanış yeterli olacaktır.

Museo dell’ Opera di Santa Maria di Fiore: Piazza del Duomo’da, Floransa Katedrali’nin hemen arkasında göreceğiniz bu müzede, isminin de ele verdiği gibi Floransa Katedraline ait orijinal parçalar, Arnolfo di Cambio, Andrea Pisana, Lorenzo Ghiberti, Donatello, Michelangelo ve adlarını yazmayarak haksızlık ettiğim Orta çağ ve Rönesans sanatçılarının mermer, bronz ve gümüşü nasıl bambaşka bir şeye çevirdiklerini görüyorsunuz.

  • Katedralin içini gezmek ücretsiz.
  • Çan Kulesi, Vaftizhane ve Müze için bilet almanız gerekiyor.
  • Üç farklı bilet tipi var, aldığınız bilette Dome (kubbe) bölümü olduğuna emin olun. Çünkü katedralin en güzel parçasından biri kubbesi.
  • Kilise, Pazar günleri ziyerete kapalı.
San Lorenzo Bazilikası

Basilica di San Lorenzo: Floransa’nın en büyük kiliselerinden biri olarak kabul edilen, manastırı anımsatan bu yapı da Medici ailesinin katkılarıyla bugüne gelmiş. 15.yy’da Romanesk tarzdaki bu binanın bir kiliseye dönüştürülmesi için girişimlerde bulunmuşlar ve Brunelleschi her ne kadar bitmiş halini göremese de San Lorenzo Kilisesi’nin yapımına başlamış. Bazilika, Rönesans mimarisinin en önemli örneklerinden biri sayılıyor. Laurentian Kütüphanesi ve Yeni Hazine Odası Michalengelo’nun, Eski Hazine Odası da Donatello’nun dokunuşlarıyla düzenlenmiş. 

San Lorenzo Bazilikası- Medici Şapeli

Medici Şapeli- Cappelle Medicee: San Lorenzo Kilisesi’nin bir parçası olan bu bölümün tarihi, Medici Ailesi’nin üyelerinin bu kiliseye gömülmek istemeleriyle şekillenmiş. Bu istek doğrultusunda 1520 yılında Michelangelo Eski Hazine Odası’na bağlanan Yeni Hazine Odası’nın yapımı için çalışmaya başlamış.  Bazı aile üyelerinin mozoleleri bu bölümde bulunuyor.

Medici Şapeli

San Lorenzo Market / Mercato Centrale: Toskana yemeklerini tadabileceğiniz, lokal malzemeleri keşfedeceğiniz ve eve bir şeyler götürebileceğiniz bir yeme-içme alanına İtalya’nın birçok şehrinden alışkınız zaten. İsmi de kendini ele verir şekilde, gördüğümüz diğer marketlerden bir farkı yok. Sevdiğimiz dilim pizzalar, makarnalar, sandviçler, panililer, tiramisular gibi canımız İtalyan mutfağının gözbebeklerine aynı anda ulaşabileceğiniz bir yer Mercato Centrale. Bulunduğu sokakta ise, her gün kurulan, özellikle deri ürünlerin satıldığı San Lorenzo Pazarı var. Floransa yeme-içme rehberinde biraz daha didiklenecek bir dosya olarak noktalayalım.

Galleria dell’Academia: Buranın önündeki uzun kuyrukların sebebi kuşkusuz Michelangelo’nun David heykeli. David, insanı gerçekten hayrete düşürür güzellikte. David’i incelerken, sol baş parmağına bakmayı unutmayın. Çünkü 1991 yılında biri heykele çekiçle saldırmış ve parmak hasar almış. Aslında heykel yapıldığında, bugün reprikasının bulunduğu Piazza Signoria’da duruyormuş. Heykeli gelebilecek zararlardan korumak için müzeye yerleştirmişler. Ancak maalesef bu David’in parmağını korumaya yeterli olmamış. Müzede, Michelangelo’nun başka eserleri de var. Bolca Hristiyan ikonografisine doyacağınız yerlerden biri. Geç Rönesans dönemi ressamlarının resim ve heykellerini de görebilirsiniz. İçeride bir de enstrüman müzesi var.

Merkezin bu tarafına gelmişken, Basilica San Marco, Basilica S.S Annunziata ya da Arkeoloji Müzesine’de uğrayabilirsiniz. Bir hayli yakınlar.

Bargello Müzesi: Polis Merkezi ve hapishane olarak da kullanılan bina 1859 yılından beri Ulusal Müze. Hatta İtalya’nın birleşmesinden sonra kurulan ilk Ulusal Müze olmuş. Rönesans Dönemi heykel sanatının nasıl arşa yükseldiğini görmek isterseniz doğru adres Bargello Müzesi. Artık tanıdığımız isimlerin eserleri Floransa’nın her yerinde olduğu gibi burada da var. Ancak burada bir adım öne çıkan Donatello.

Bargello Müzesi

Piazza della Signoria: Arno Nehri ile Floransa Katedrali arasında, etrafı birbirinden güzel heykellerle çevrili bir meydan varsa orası Signoria Meydanı’dır. Neptün Çeşmesi, Loggia di Lonzi Heykel Galerisi, Vecchio Sarayı ve Uffizi Galerisi ile çevrelenmiş, kalabalık bir meydan.

Signoria Meydanı

Palazzo Vecchio: Bugün Belediye Sarayı olarak kullanılan bina aslında özüne dönmüş desek yanlış olmaz. On üçüncü yüzyıldaki yapım amacı da hükümet işlerinde kullanılması için tasarlanmış. Nitekim, on altıncı yüzyılda Cosimo I de Medici burayı kendi rezidansı olarak kullanmaya başlamış. Pitti Sarayı’na taşınana kadar burada ikamet eden Medici, buradan Uffizi Galeri ve Pitti Sarayı’na bağlanan bir koridor yaptırmış. Vasari Koridoru. Medici, Pitti Sarayı’na taşınınca da burası Palazzo Vecchio (Eski Saray) oluvermiş ve tekrar hükümet binası olarak kullanılmaya başlamış.

Palazzo Vecchio’dan Floransa manzarası

Sarayın tavan ve duvarlarını kaplayan freskler çok görkemli. Hatta bence sarayın en öne çıkan kısmı bu kaplamalar. Bir de manzarası çok güzel. Eğer Floransa Katedralini yakın ama tepeden görmek istiyorsanız, Vecchio Sarayı’nın kulesine çıkabilirsiniz. Vatandaşları parlamentoya çağırmak için kullanılan çan kulesine tırmanış 12.50 €.

Uffizi Museum: Tabi ki yine bir Medici Ailesi üyesi vasıtasıyla ortaya çıkan Uffizi Galerisi, zamanla Floransa’nın ve dünyanın en önemli sanat galerilerinden biri olmayı hak etmiş. Yarım gündür Floransa’dayım ve hala Rönesans etkisini hissedemedim ya da tatmin olmadım diyorsanız, Uffize’de, Boticelli, Lippi, Leonardo da Vinci, Bellini, Raphael, Michelangelo, Uccello, Caravaggio ve nicelerinin tablolarını, fresklerini görüp rahatlayabilirsiniz.

Basilica di Santa Croce di Frenze: Kimler kimler burada gömülü değil ki? Michalengelo, Machievelli, Rossini, Galileo Galilei… Dante adına da bir anıt bulunuyor. Floransa’da o kadar çok bazilika var ki hepsini gezmek için bütçe ayırmak istemeyebilirsiniz. Eğer bir iki tanesine şans verecekseniz, bir hakkınızı Santa Croce’den yana kullanabilirsiniz. Hem avlusu hem de ahşap tavanlarıyla bir nebze fark yaratmış.

Ponte Vecchio: Bir turist için Floransa’nın olmazsa olmazı Ponte Vecchio’nun tarihi çok eskilere dayansa da bugünkü şeklini almasını sağlayan tarih 14.yy’a denk geliyor. Şu an köprünün üstünde birçok kuyumcu mevcut. Eskiden köprüde kasaplar ve işkembeciler satış yapıyorlarmış. Ancak 15.yy’da yaşayan Mediciler’den biri, et ve işkembeden kaynaklanan kokulara dayanamayarak, satışını yasaklamış. Bu bağlamda kasaplardan kalan dükkanlar, kuyumcular tarafından doldurulmuş. Kuyumcu tercihi de sanıyorum Mediciler ile ilgilidir. Kasapların gitmesine karar verenler, yerine gelecekleri de düşünmüş olmalılar. Köprüde gerçekleşen satışlar, ilk zamanlarda dükkanlarda değil tezgahlarda gerçekleşiyormuş. Retrobotteghe denilen dükkanlar, köprüye 17.yy’da eklenmiş.

Oltrarno: Artık Duomo’nun kalabalığyla vedalaşıp Floransalıların daha çok vakit geçirdiği yerlere geçiyoruz. Floransalılar için karşı yaka tamamen Oltrarno Bölgesi. Tabi ki bu yakada da turistik noktalar var ama emin olun Duomo kadar değil.

Pitti Sarayı- Palazzo Pitti: Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında Doğu Roma’ya son verip, İstanbul’a şekil verirken, aynı yıllarda Floransa da yeni görkemli yapılarına şekil veriyormuş. 1457 yılında, Brunelleschi tarafından tasarlanan Pitti Sarayı’nın yapımı tamamlanmış. Daha sonraki yıllarda ise burası da Medici ailesinin gayri-menkulleri arasındaki yerini almış. Şimdi ise bir müze olarak Floransalılara ve dünyanın dört bir yanından gelen meraklılarına hizmet veriyor. Bugün, Pitti Sarayı beş farklı galerisi ve Boboli bahçeleri ile önemli bir durak. Pitti Sarayı içindeki Galeriler şu şekilde:

  • Palatine Gallery ve Royal Apartments: Giriş ücreti 8,5€.
  • Gallery of Modern Art: Giriş ücreti 8,5€.
  • Museo degli Argenti: Giriş Ücreti 7,00€.
  • The Porcelain Museum: Giriş Ücreti 7,00€.
  • The Costume Gallery: Giriş ücreti 7,00€.
Pitti Sarayı

Boboli Bahçeleri- Giardino di Boboli: Saray olur da bahçe olmaz mı? Tabi ki olur. Pitti Sarayı’nın arkasında devasa bir bahçe var. Bol yeşil, çimleri uzanmaya müsait, manzarası da hiç fena değil. Bahçede dikkatinizi çekecek bazı detaylar var.

  • Girişteki Amphitheatre bölümü (Roma dönemi hipodromlarını andırıyor. Etrafını saran ve Roma mitlerinden esinlenen heykellere de göz atın)
  • Göreceğiniz Obelisk, Luxor’dan getirilmiş. Ayrıca dikilitaşın olduğu küvet biçimindeki çeşme Floransalılar arasında Enginar Çeşmesi olarak anılıyormuş. Formunu enginara benzetiyorlarmış.
  • Koffeehouse
  • Grotta Grande

Piazzale Michalengelo: Floransa’nın en güzel manzaralarından birini sunduğu doğru olsa da o manzaranın tadını gün batımında çıkarabilmek için kendinize bir yer açmanız şart. Kalabalıkla mücadeleyi kazanırsanız, şahane bir gün batımına tanıklık edebilirsiniz. Biraz daha yol almayı kalabalığa tercih ederseniz, Floransa bir alternatif daha sunuyor. Chiesa di San Salvatore al Monte. Birkaç yüz merdiven daha fazla çıktığınızı düşünün ama çok daha güzel bir manzara.

Michelangelo Tepesi

Bardini Garden: Sonunda Mediciler’le ilgisi olmayan bir yerleşke bulduk Floransa’da. Başka bir Rönesans bahçesi olan Bardini, Floransalılar tarafından da biraz geç keşfedilmiş. İlk kez Floransa’daysanız belki vakit ayırmak istemeyebilirsiniz ancak ikinci kez geliyorsanız muhakkak uğramalısınız. Bahçeyi gezmek çok vaktinizi almayacak, ancak kendinize burada fazladan zaman ayırıp çimlerde Floransa’nın eşsiz manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Bahçeye giriş ücretli. Eğer Boboli Bahçesi’ni ziyaret ettiyseniz o biletle girebilirsiniz. Bahçenin iki girişi var. İlki Via dei Barni girişi, buradan girerseniz aşağıdan yukarıya bir gezinti olacak. Ancak Boboli Bahçesi’nin tepesine kadar çıktıysanız Costa San Giorgio girişinden bahçeye geçebilirsiniz.

Santa Spirito: Oltrarno Bölgesi’ndeki diğer favori mahallemiz Santa Spirito oldu. Santo Spiirito Meydanı Floransa’da gündelik hayatın aktığı, muhtemelen buluşmak için Duomo tarafından ziyade burayı tercih eden Floransalıların toplaştığı, restoranların açılmasıyla akşamları oldukça hareketlenen ve eğlencenin geceye aktığı bir bölge. Meydanda, dışı tamamlanmamış gibi görünen Santa Spirito Kilisesi var. Burayı ilginç kılan, manastırında bir müddet Michelangelo’nun kalmış olması. Michelangelo’nun kadavralar üzerindeki incelemelerini belki duymuşsunuzdur. İşte o kadavralara bu manastırın hastanesinde incelemiş.

San Spirito’dan Piazza del Carmine’e doğru biraz daha yol alarak Basilica del Carmine’ e de bir bakmak isteyebilirsiniz. Yahut yine Rönesans’a doyum eşiğine ulaştıysanız bu bölgedeki restoranlar da bir mola vermek isteyebilirsiniz.

Birkaç küçük not:

  • Floransa’da sokak sanatı, alışık olduğumuz murallerden çok trafik tabelaları ve duvarlarda göreceğiniz elektrik kapaklarının üzerinden hayat buluyor. Abraham Clét’nin dönüştürdüğü trafik işaretlerine ve Blumb’un Rönesans figürlerini dalış maskesiyle resmettiği küçük detayları bulmaya çalışın. Oltrarno Bölgesi’nde San Niccolo Kilisesi’nin karşısında Clét’nin stüdyosu var. Buradan trafik tabelalarının sticker’larını ya da plakalarını alabilirsiniz.
  • Seyahatinizde çocuklarınız size eşlik ediyorsa Galileo Müzesi’ni birlikte gezebilirsiniz.

Kısa kısa bahsettiğimiz bütün yerlerin detaylarına instagram hikayelerimden de ulaşabilirsiniz.

Şimdiden keyifli seyahatler…

#ikigeceucgunn